Ana içeriğe atla

MUHARREM AYI VE AŞURE GÜNÜNÜN FAZİLETİ





MUHARREM AYININ FAZİLETİ

Muharrem ayı, kamerî yılın ilk ayıdır. Müslümanların hicrî yılbaşıdır.

Kamerî aylar sırasıyla şunlardır: Muharrem, safer, rebîülevvel, rebîülâhir, cemâziyelevvel, cemâziyelâhir, receb, şaban, ramazan, şevval, zilkade, zilhicce.

Bu ayların içinde, muharrem ayının ayrı bir yeri ve fazileti vardır. O ayın içinde çok ibretlik ve hayırlı olaylar olmuştur. Bu ay içinde tavsiye edilen nâfile ibadetler mevcuttur. Bu konuda hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:

"Ramazan ayı dışında orucun en faziletlisi, kendisine dua ettiğiniz Allah'ın ayı olan muharrem ayında tutulan oruçtur. Farzların dışında namazın en faziletlisi, geceleri kılınan nâfile namazlardır." [1]

Bu hadiste iki önemli amel anlatılmaktadır. Biri nâfile oruç, diğeri de gece namazıdır.[2]

Bir yılın bütün ayları da bir değildir. Bazı aylar diğerlerinden daha mukaddestir. Onlara hürmet vaciptir. Çünkü bunu bizzat Allah Tealâ ifade etmektedir. “Şüphesiz ki Allah katında ayların sayısı on iki olup, bunlardan dördü hürmet edilmesi gereken aylardır...” (Tevbe/36) Bu ayeti kerimede Allah Tealâ, Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep aylarında savaşı yasaklayarak, bu ayları diğerlerinden farklı ve hürmete şayan kılıyor.[3]

Hz. Ömer (R.A.)’ın hilafeti sıralarındaydı... Hicretin 16. yılı.. İstişare heyeti kuruldu. Ashabın istişaresi sonucu, Hz. Ali’nin (r.a) teklif ettiği “Muharrem ayı, takvim yılının ilk ayı olsun” fikri kabul gördü. (Buhari, İbn-i Hacer, el-Ayni) Böylece 1 Muharrem hicri yılbaşı olarak kabul edilmiş oldu.[4]


AŞURE GÜNÜNDE GERÇEKLEŞEN BAZI OLAYLAR

Fakih Ebü'l-Leys Semerkandî [rahmetullahi aleyh] der ki: Senedleriyle bize kadar ulaşan ve Meymûn b. Mihrân'ın [rahmetullahi aleyh] İbn Abbas'tan [radıyallahu anh] rivayet ettiği bir hadis-i şerifte, Resûlullah [sallallahu aleyhi vesellem] şöyle buyurmuştur:

"Her kim muharremin onuncu günü yani aşure günü oruç tutarsa, Allah Teâlâ o kimseye, on bin meleğin ve yüz şehidin elde ettiği mükâfat kadar ecir verir. Her kim muharrem ayının onuncu günü oruç tutarsa, Allah [celle celâluhû] o kimseye on bin hacının ve umre yapanın elde ettiği sevabı verir. Her kim aşure günü bir yetimin başını okşarsa, Allah [celle celâluhû] o yetimin saç telleri adedince derecesini yükseltir. Her kim aşure günü akşamında birine iftar ettirirse, Allah [celle celâluhû] katında bütün ümmet-i Muhammed'e iftar ettirmiş, onların karınlarını doyurmuş gibi olur.

Sahabilerden biri,

"Ey Allah'ın Resûlü! Allah [celle celâluhû] aşure gününü diğer günlerden daha faziletli mi kılmıştır? diye sordu. Resûl-i Ekrem [sallallahu aleyhi vesellem] şöyle buyurdu:

- Evet, Allah Teâlâ yerleri ve gökleri aşure gününde yaratmıştır. Dağları aşure gününde yaratmıştır. Yıldızları aşure gününde yaratmıştır. Levhi, kalemi aşure gününde yaratmıştır. Adem'i aşure günü yaratmış ve Havva'yı da aşure günü yaratmıştır. Cenneti aşure günü yaratıp Âdem ile Havva'yı aşure günü cennetine koymuştur. İbrahim [aleyhisselâm] aşure günü doğdu. Allah [celle celâluhû] onu (Nemrut'un) ateşinden aşure günü kurtardı. Allah Teâlâ İbrahim’e aşure günü oğlunu kurban etmesini emretti ve yine aşure günü onun yerine bir koçu kurban olarak gönderdi. Allah Teâlâ Firavun'u aşure günü sulara gark etti. Allah Teâlâ Hz. Eyyüb'un [aleyhisselam] hastalığını aşure günü kaldırdı. Allah [celle celâluhû] Âdem'in [aleyhisselâm] tövbesini aşure günü kabul etti. Davud'un [aleyhisselâm] hatasını o gün bağışladı. Hz. Süleyman'a [aleyhisselâm] hükümdarlık aşure günü verildi. İsa [aleyhisselâm] aşure günü dünyaya geldi ve yine aşure günü semaya yükseltildi. Kıyamet de aşure günü kopacaktır.[5]

Fakih Ebü'l-Leys [rahmetullahi aleyh] der ki: Senedleriyle bize kadar ulaştığına göre, İkrime [rahmetullahi aleyh] şöyle demiştir: "Aşure günü Hz. Âdem'in [aleyhisselam] tövbesinin kabul edildiği gündür. Aşure günü, Hz. Nuh 'un [aleyhisselâm] gemiden indiği gündür ve o gün şükür olarak bir oruç tutmuştur. Aşure günü Firavun 'un sulara gark olduğu ve İsrâiloğulları'nın karşıya geçebilmeleri için denizin kendileri için ikiye ayrıldığı gündür. Eğer tutmaya gücün yeterse sen de aşure gününde oruç tut."[6]

Hz. Hüseyin (r.a) Hicri 61'de (681) Muharrem ayının onunda (aşure günü) Kerbela'da şehid edildi. Şehid edildiğinde elli beş yaşındaydı.[7]


AŞURE NE DEMEKTİR?

Fakih Ebü'l-Leys Semerkandî [rahmetullahi aleyh] der ki: Âlimler bu güne "aşure" denilmesinin sebebi hakkında ihtilaf etmişlerdir.

Bazıları bu günün, muharremin onuncu gününe denk gelmesi sebebiyle, Arapça'da "on" rakamı anlamına gelen "aşure" denildiğini söylemiştir.

Bazıları da demiştir ki: Allah Teâlâ aşure gününe denk gelen günde, bazı peygamberine ikramda bulunmuştur.

1. Allah Teâlâ Hz. Âdem'in [aleyhisselâm] tövbesini bu günde kabul etmiştir.

2. Allah Teâlâ Hz. İdris'i [aleyhisselâm] bu günde yüksek derecelere çıkarmıştır.

3. Hz. Nuh'un [aleyhisselâm] gemisi Cûdî dağına bu günde oturmuştur.

4. Hz. İbrahim [aleyhisselâm] aşure günü dünyaya gelmiş, Allah [celle celâluhû] onu bu günde kendisine dost (Halilurrahman) edinmiş ve bu günde Nemrut'un ateşinden kurtarmıştır.

5. Allah Teâlâ Hz. Davud'un [aleyhisselâm] tövbesini bu gün kabul etmiştir.

6. Allah [cellecelâluhû] Hz. isa'yı [aleyhisselâm] bu gün göklere çıkarmıştır.

7. Allah [cellecelâluhû] Hz. Musa'yı [aleyhisselâm] bu gün denizden geçirerek kurtarmış ve bu gün Firavun'u denizin sularına batırmıştır.

8. Allah Teâlâ Hz. Yunus'u [aleyhisselâm] balığın karnından bu gün çıkarmıştır.

9. Allah Teâlâ, Hz. Süleyman'a [aleyhisselâm] saltanatı bu gün vermiştir.


Bazıları da, bu güne aşure günü denilmesinin sebebini, Allah Teâlâ'nın ümmet-i Muhammed'e olan ikramının onuncusu olması sebebiyle olduğunu belirtmişlerdir:

Allah Teâlâ'nın ümmet-i Muhammed'e verdiği on ikram şudur:

Birincisi: Receb ayı. Zira receb ayı Allah'ın ayıdır. Allah Teâlâ bu ayı ümmet-i Muhammed'e bir ikram olarak vermiştir. Çünkü bu ayın diğer aylara olan fazileti, ümmet-i Muhammed'in diğer ümmetlere olan fazileti gibidir.

İkincisi: Şaban ayı. Bu ayın diğer aylara olan fazileti, Hz. Muhammed'in [sallallahu aleyhi vesellem] diğer peygamberlere olan fazileti gibidir.

Üçüncüsü: Ramazan ayı. Bu ayın diğer aylara olan fazileti, Allah'ın bütün mahlûkatına olan üstünlüğü gibidir.

Dördüncüsü: Kadir gecesi. Bu gece bin aydan daha hayırlıdır.

Beşincisi: Ramazan bayramı günü. Bu gün, ramazan ayında oruç tutan müminlere, amellerinin karşılıklarının verildiği gündür.

Altıncısı: Zilhiccenin ilk on günü. Bu günler Allah'ın en çok zikredildiği (tehlil ve telbiye getirildiği) günlerdir.

Yedincisi: Kurban bayramının arife günü. Bu günde tutulan oruç, iki sene oruç tutmak kadar faziletlidir.

Sekizincisi: Kurban bayramı günü. Bu gün, kurbanlar kesilerek Allah'a yakınlaşmanın günüdür.

Dokuzuncusu: Cuma günü. Cuma günü, bütün günlerin efendisidir.

Onuncusu: Aşure günü. Bu günde tutulan oruç, bütün senenin kefaretidir.

İşte bu zamanlardan her biri, Allah Teâlâ'nın ümmet-i Muhammed’e birer ikramıdır. Bunları, günahlarına kefaret olması için vermiştir.

Rivayet edildiğine göre, Hz. Âişe [radıyallahu anhâ] şöyle demiştir: "Aşure günü, Câhiliye döneminde Kureyşliler'in oruç tuttuğu bir gündü. Resûlullah da [sallallahu aleyhi vesellem] Mekke'de iken o gün oruç tutardı. Medine'ye geldiğinde ramazan orucu farz kılındı. Bunun üzerine Resûlullah [sallallahu aleyhi vesellem] aşure günü orucu hakkında, “Ben aşure günü oruç tutulmasını sizlere emretmiştim. Ancak şimdi (ramazan orucunun farz kılınmasından sonra) dileyen bu gün oruç tutsun, dileyen tutmasın" buyurmuştur.[8]

Yine Hz. Âişe'den [radıyallahu anhâ] rivayet olunduğuna göre o demiştir ki: "Aşure günü, muharremin dokuzuncu günüdür."

Bazıları ise aşure gününün muharremin onuncu gününde olduğunu söyler. Fakat âlimlerin çoğunluğuna göre aşure muharremin onuncu günüdür. [9]


AŞURE GÜNÜNE AİT AMELLER

Aşure günü, dinimizde, faziletli, önemli ve ibretli bir gün olarak tanıtılmıştır. O güne ait ameller vardır. [10]

Aşure Günü Oruç Tutmak

Aşure, muharrem ayının onuncu günüdür. Bu günün çok büyük bir fazileti ve hürmeti vardır. Bu faziletinden dolayı, önceki peygamberler de o günde oruç tutmuşlardır. Hz. Nuh (a.s) ve Hz. Musa (a.s) o günde oruç tutmuştur. Ehl-i kitap da bu günde oruç tutarlardı. Kureyş de câhiliye zamanlarında bu günde oruç tutardı. Resûl-i Ekrem (s.a.v) için bu günde oruç tutmanın dört durumu vardır:

Birinci durum. Resûlullah (s.a.v) Mekke'de iken bu günde oruç tutuyordu, fakat insanlara bu günde oruç tutmalarına dair bir şey söylemiyordu. Hz. Âişe (r.anha) bu konuda şöyle nakletmiştir:

"Kureyş aşure gününde oruç tutardı. Resûlullah da (s.a.v) o günde oruç tutardı. Resûl-i Ekrem (s.a.v) Medine'ye geldiğinde bu günde oruç tuttu ve insanlara da tutmalarını emretti. Ne zaman ki ramazan ayında oruç tutmak farz kılındı, Resûlullah (s.a.v) o günde oruç tutmayı terketti. O halde, bu günde isteyen oruç tutsun, isteyen iftar etsin." [11]

İkinci durum. Resûl-i Ekrem (s.a.v) Medine'ye geldiklerinde, Ehl-i kitabın bu günde oruç tuttuğunu ve o güne saygı gösterdiklerini gördü. O emretmediği halde, Ehl-i kitabın, onun istediği şeye uygun hareket etmesine sevindi. Kendisi bu günde oruç tuttu ve insanlara da bunu emretti. Bu günde oruç tutulmasını kuvvetli bir şekilde emredip bu günde oruç tutmaya teşvik etti. Hatta insanlar bu günde çocuklarına dahi oruç tutturuyorlardı.

Konuyla ilgili İbn Abbas (r.a) şöyle demiştir:

"Resûl-i Ekrem (s.a.v) Medine'ye geldiğinde, yahudilerin bu günde oruç tuttuğunu gördü. Onlara,

'Niçin bu günde oruç tutuyorsunuz?' diye sordu. Onlar da,

'Bu çok büyük bir gündür. Çünkü Allah (c.c) bu günde Musa'yı (a.s) ve kavmini kurtardı, Firavun'u ve onun kavmini denizde boğdu. Musa (a.s) bu günde Allah'a şükür için oruç tutmuştur. Biz de bu nedenle bu günde oruç tutuyoruz' cevabını verdiler. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v),

'Biz Musa'ya (a.s) sizden daha yakınız ve ona uymakta sizden daha fazla hak sahibiyiz' buyurdu ve kendisi bu günde oruç tuttu, insanlara da bunu emretti."[12]

Âlimler, ramazan orucu farz kılınmadan önce aşure günü oruç tutmak vâcip miydi, yoksa müekked sünnet miydi konusunda farklı şeyler söylemişlerdir.

İmâm-ı Âzam'ın (rah) mezhebine göre ramazan orucu farz kılınmadan önce aşure günü oruç tutmak vâcipti. İmam Ahmed b. Hanbel ve Ebû Bekir el-Esrem de (rah) ictihadlarının zâhirine bakılırsa bu görüştedirler. İmam Şâfiî'ye (rah) göre ise o zamanlar aşure günü oruç tutmak kuvvetli bir sünnetti. İbn Receb el-Hanbelî (rah) der ki: "Bu görüş, bizim ve daha birçok âlimin savunduğu görüştür."

Üçüncü durum. Ramazan ayında oruç tutmak farz kılınınca Resül-i Ekrem (s.a.v) ashabına aşure günü orucunu emretmeyi terketti.


Görülüyor ki ramazan orucu farz kılındıktan sonra Resûl-i Ekrem (s.a.v) aşure gününde oruç tutma emrini tekrarlamamış; bilakis herkesi kendi isteğine bırakmış, o günde oruç tutmayı da yasaklamamıştır. Ancak aşure günü oruç tutmayı ramazan orucu farz kılınmadan önce emretmiştir. Bu günde oruç tutmayı emretmesi onun vâcip olduğunu bildirmek içindir.

Âlimlerin çoğu, aşure günü oruç müstehaptır (sünnet ve sevaptır) görüşünü savunmaktadır.

Dördüncü durum. Resûl-i Ekrem (s.a.v) hayatının son dönemlerinde aşure gününü tek olarak tutmadı; bilakis aşure gününe bir gün daha ekleyerek iki gün üst üste oruç tuttu. Bunu da Ehl-i kitaba muhalefet olsun, diye yaptı.

Konuyla ilgili İbn Abbas'tan rivayet edilen bir hadis şöyledir:

"Resûlullah (s.a.v) aşure gününde oruç tutup, insanlara da oruç tutmalarını emredince ashap, 'Ey Allah'ın Resûlü! Aşure günü yahudi ve hıristiyanların çok saygı gösterdikleri bir gündür' dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v),

'-Allah izin verirse- Gelecek sene muharremin dokuzunda da oruç tutarız' cevabını verdi." [13]

İbn Abbas'tan (r.a) rivayet edilen diğer bir hadiste Resûl-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Aşure günü oruç tutun. Fakat bunda yahudilere muhalefet yapın; onuncu gününün önceki veya sonraki günlerinde de oruç tutun." [14]

İmam Şâfiî, Ahmed b. Hanbel ve İshak (rah), muharrem ayının hem dokuzunda hem de onunda oruç tutmanın mendup olduğunu söylemişlerdir. İmâm-ı Âzam da (rah) muharremin sadece onunda oruç tutmayı mekruh görmüştür.

Âlimlerden biri rüyada görüldü. Ona halinden sorulduğunda şöyle dedi: "Altmış yıldır aşure günü orucunu tutmamdan dolayı affedildim." [15]

O günkü bayram havasını teneffüs eden sahabi bu sevinci anlatıyor:

 “... O gün oruç tutardık. Çocuklarımıza da oruç tuttururduk. Ağlayıp yiyecek istediklerinde, yanımızda getirdiğimiz yünden oyuncağı ellerine vererek onları oyalardık. Böylece orucu tamamlamalarını sağlardık.” (Buhari, Müslim)[16]


Aşure Günü Tövbe Etmek

Yüce Allah bu günde bir kavmin tövbesini kabul etmiştir. Resûl-i Ekrem (s.a.v) bir adama,

"Eğer ramazan ayı dışında oruç tutmak istiyorsan, muharrem ayında tut. Çünkü o ayda öyle bir gün vardır ki Allah o günde bir kavmin tövbesini kabul etmiştir. Başkalarının da tövbesini kabul eder" [17] buyurmuştur.

İbn Abbas (r.a) der ki: "Aşure günü, yüce Allah'ın, Adem'in (a.s) tövbesini kabul ettiği gündür."

Vehbi'den (rah) gelen bir rivayet şöyledir:

Yüce Allah, Musa'ya (a.s) şöyle vahyetmiştir:

"Kavmine emret, muharrem ayının ilk onunda (güzel ameller işleyerek) bana yaklaşsınlar. Muharremin onuncu günü olduğunda bana gelsinler, onları affedeyim."

Resül-i Ekrem'in (s.a.v) hadisinde geçen, "Başkalarının da tövbesini kabul eder" sözü, insanları aşure gününde nasuh tövbelerini tazelemeye teşvik ediyor. O günde günahlarından dolayı yüce Allah'a tövbe edenlerin, tıpkı öncekilerin tövbesinin kabul edildiği gibi, tövbelerinin kabulü umuluyor. Yüce Allah, Hz. Âdem'den (a.s) bahsederken,

"Adem, Rabb'inden birtakım ilhamlar aldı ve derhal tövbe etti; çünkü Allah tövbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır" [18] buyuruyor. Allah Teâlâ, Hz. Âdem (a.s) ve Hz. Havva'nın tövbelerini bize şöyle bildirmiştir:

"Dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz." [19]

Halife Ömer b. Abdülaziz (rah), idaresi altındaki şehirlere mektup göndererek valilere ve halka şunları yazmıştı:

Yüce Allah'a tövbe edin. Tövbe ederken babanız Âdem'in (a.s) söylediği gibi söyleyin! O,

"Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz" [20] demişti.

Yine Hz. Nuh'un (a.s) söylediği gibi söyleyin. O şöyle demişti:

"Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, ben ziyana uğrayanlardan olurum." [21]

Hz. Musa'nın (a.s) söylediği gibi söyleyin! O şöyle demişti:

"Doğrusu kendime zulmettim; beni bağışla..." [22]

 Hz. Zünnûn'un (Yunus) (a.s) dediği gibi söyleyin! O, şöyle demişti:

"Senden başka hiçbir ilâh yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zâlimlerden oldum!" [23]

Kusur işleyen kulun günahına pişman olup itiraf etmesi onun affına sebep olur. Konuyla ilgili bir âyette yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Diğerleri ise günahlarını itiraf ettiler, iyi bir ameli kötü bir amelle karıştırdılar. (Tövbe ederlerse) umulur ki Allah onların tövbesini kabul eder; çünkü Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir." [24]

Bu konuda Resûl-i Ekrem (s.a.v), şöyle buyurmuştur:

"Muhakkak ki kul günahını itiraf eder ve tövbe ederse Allah onun tövbesini kabul eder." [25]

Resûlullah (s.a.v) duasına şöyle başlıyordu:

"Ey Allahım! Sen benim Rabbim'sin, Senden başka ilâh yoktur. Kendime zulmettim. Günahımı itiraf ediyorum, beni bağışla, çünkü günahları ancak sen affedersin." [26]

Hz. Peygamberin (s.a.v), Hz. Ebû Bekir'e (r.a) namazında okuması için öğrettiği dua şudur:

"Allahım! Muhakkak ki ben kendi nefsime çok zulmettim. Katındaki mağfiretinle beni bağışla, bana rahmet et! Muhakkak ki sen bağışlayan ve merhameti bol olansın." [27]

Diğer bir hadiste Resûl-i Ekrem (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"İstiğfarın en güzeli ve faziletlisi kulun şöyle yalvarmasıdır: Allahım! Sen benim Rabbim'sin, senden başka ilâh yoktur. Beni sen yarattın; ben senin kulunum. Ben gücümün yettiği kadar sana olan ahdimi ve sözümü tutuyorum. İşlediğim amellerin şerrinden sana sığınırım. Bana verdiğin nimetleri itiraf ediyorum, günahlarımı da itiraf ediyorum. Beni bağışla, çünkü günahları senden başka bağışlayacak yoktur." [28] [29]

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

 “Kanaatime göre, Aşure günü orucuyla Allah, önceden işlenmiş bir senelik günahı siler. (Müslim, Nesai, Ebû Davud)” [30]

Aşure Gününde Cömert olunmalı

Aşure gününde sadaka vermeye gelince, Abdullah b. Amr b. Âs (r.a) şöyle demiştir: "Kim aşure günü oruç tutarsa senenin tamamında oruç tutmuş gibi olur. Kim aşure gününde sadaka verirse o sene boyunca sadaka vermiş gibi olur." [31]

et-Taberani şöyle rivayet eder:

“Aşure günü bir dirhem sadakaya yedi yüz bin dirhem sevabı verilir!” [32] [33]


Aşure Günü Alışveriş Yapmak

Fakih Ebü'l-Leys [rahmetullahi aleyh] der ki: Senedleriyle bize kadar ulaşan bir haberde Muhammed b. Meysere [rahmetullahi aleyh] demiştir ki: "Bana Ebû Hüreyre'den [radıyallahu anh] ulaştığına göre, Nebî [sallallahu aleyhi vesellem] şöyle buyurmuştur:

"Her kim aşure günü ailesine karşı geniş olur, cömert davranır ise Allah [celle celâluhu] da senenin geri kalan günlerinde ona geniş davranır (rızkını genişletir)."[34]

Süfyân-ı Sevrî (rah) der ki: "Biz bunu denedik ve gerçekten de doğru olduğunu müşahede ettik." [35]


AŞURE GÜNÜ İÇİN BATIL İNANÇLAR

Ancak “Kim Aşure günü gözüne sürme çekerse o yıl göz rahatsızlığı çekmez, kim bu günde yıkanırsa hastalanmaz!” [36] şeklinde rivayet edilen hadis mevzu’dur (uydurmadır). Büyük hadis âlimi el-Hakim, bu günde sürme çekmenin bid’at olduğunu açıkça belirtmiştir.

Denilmiştir ki: Aşure gününde sürme çekilmek, aşure yemeği pişirmek, saçları yağlamak, güzel koku sürünmek ile ilgili olarak rivayet edilen hadisler yalancıların uydurmasıdır.” [37] O yüzden bugüne has bir ibadet olarak bunları yapmak doğru değildir. Ama, aşure gününe özgü bir ibadet olmadığını bilerek Allah rızası için bu günde güzel koku sürünülebilir, sadaka veya yemek dağıtılabilir. Bunda bir mahsur yoktur.


AŞURE GÜNÜ YAS TUTMAK

Aşure gününde yas tutmaya gelince. Bu günde yas tutmak dinen emredilmiş bir şey değildir. Râfizîler, Hz. Hüseyin'in (r.a) şehid edilmesinden dolayı bu günde yas tutarlar ve bunun güzel bir şey olduğunu düşünürler. Yüce Allah ve Resûlü (s.a.v), peygamberlerin vefat ettiği günlerde dahi onlar için yas tutulmasını emretmemiştir. Onlardan mertebe olarak daha düşük olan kişilerin vefatından dolayı yas tutmak nasıl güzel bir amel olsun? Bunun dinî bir tarafı yoktur. Ancak önceki peygamberlerin, sahâbelerin, âlimlerin ve sâlihlerin vefatlarını sık sık anarak ibret almak, nefsi dünyanın boş zevklerinden çekmek, hüzünlenmek, gözyaşı dökmek güzel ve hayırlı bir ameldir. Bu, teşvik de edilmiştir. Bunun belirli bir günü ve mekânı yoktur. Her gün, her yerde yapılabilir.

Bu niyet ve neticeler için peygamberlerin ve sâlihlerin kabirlerini ziyaret de hayırlı bir ameldir. Gaye yüce Allah'ın rızâsıdır. Bunun tek yolu da yaptığımız işin O'nun dinine uymasıdır. [38]

İyi bilmelisin ki; Hazret-i Hüseyin (r.a.)’in Aşure günü uğradığı büyük ihanet ve başına gelen musibet; onun kadrinin yüceliğine, Allah Teala (c.c.) katında derecelerinin arttığına, tertemiz olan Ehl-i Beyt’e üstün derecelerle kavuşmasına bir delildir.

Bu günde onun başına gelen bu musibeti anmak isteyen kişi, Allah Teala’nın şu istirca’ [39] emrine uymalı:

“O sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman: «Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz» derler.” [40]

Ve şu ayet-i kerimede bu emre uyanlara verileceği belirtilen mükâfatı elde etmeyi hedeflemelidir:

“İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır.” [41]

Bunun dışında kesinkes Rafizilerin ve benzerlerinin; yas tutma, ağıt yakma, dövünme gibi davranışlarından uzak kalmalıdır. Zira bu hareketler müminlerin ahlakına yakışmayan davranışlardır. Eğer böyle yapmak doğru olsaydı; Hazret-i Hüseyin (r.a.)’in dedesi olan Rasülullah (s.a.v.)’in vefatından dolayı bunları yapmak daha yerinde ve evla olurdu. Allah Teala (c.c.) tek başına bizlere yeter! O, ne güzel vekildir! [42]


MUHARREM AYI DUASI

Denildiğine göre, muharrem ayının birinci günü şu dua okunmalıdır

Allahümme hâzihi senetün cedîdetün ve ente melikün kadîmün. Es'elüke hayrehâ ve hayre mâ fîhâ. Ve eûzü bike min şerrihâ ve şerri mâ fîhâ. Ve estekfîke mü'netehâ ve şuğlehâ. Yâ ze'l-celâli ve'l-ikrâm.


Manası: "Allahım! Bu yeni bir senedir. Sen her şeyin malikisin. Sen evveli olmayansın. Senden bu senenin ve bu senede olacakların hayrını istiyorum. Ve bu senede olacak olan kötülüklerden de sana sığınıyorum. Bu senedeki meşguliyetimi (çalışmamı) ve rızkımı senden istiyorum ey celâl ve ikram sahibi Allahım!" [43]







[1] 14 Müslim, Savm, 38; Tirmizî, Salât, 207-208; Ahmed, Müsned, 2/344.
[2] Mahmut Kaya, Kutsal Günler ve Geceler, Sf.18
[3] Kutsal Zamanlar Ve Mekânlar, Arif Gezer, Semerkand Dergisi, Aralık 1999.
[4] Muharrem Orucu, Ahmed Yatağan, Semerkand Dergisi, Nisan 1999.
[5] Süyûtî, El-Leâlî El-Mesnûa, 2/108-109. İbn Arrâk, Tenzihü'ş-Şeria, 2/149; Şevkânî, El-Fevâidü'l-Mecmûa, S. 96.
[6] Ebü'l-Leys Semerkandî (R.Ah.),  Tenbihü'l-Gafilin, Semerkand Yayınları, Sf.525-529.
[7] Mübarek Erol, Ehl-İ Beyt İmamları, Semerkand Yayınları, Sf.30.
[8] Buhâri, Nr. 2002; Müslim, Nr. 1125; Tirmizî, Nr. 753
[9] Ebü'l-Leys Semerkandî (R.Ah.),  Tembihü'l-Gafilin, Semerkand Yayınları, Sf.525-529.
[10] Mahmut Kaya, Kutsal Günler ve Geceler, Sf.22-29.
[11] Buhârî, Savm, 29; Müslim, Savm, 19;
[12] Buhârî, Savm, 29; Müslim, Savm, 19; Ahmed, Müsned, 1/340.
[13] Müslim, Savm, 20; Ebû Davud, Savm, 65.
[14] Ahmed, Müsned, 1/241; Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, 3/188.
[15] Mahmut Kaya, Kutsal Günler ve Geceler, Sf.22-29.
[16] Muharrem Orucu, Ahmed Yatağan, Semerkand Dergisi, Nisan 1999.
[17] Tirmizî, Savm, 40.
[18] Bakara 2/37.
[19] A'râf 7/23.
[20] A'râf 7/23.
[21] Hûd 11/47.
[22] Kasas 28/16.
[23] Enbiyâ 21/87.
[24] Tevbe 9/102.
[25] Müslim, Tevbe, 9.
[26] Tirmizî, Daavât, 30-31-32; Ebû Davud, Salât, 121. Tirmizî, Daavât, 30-31-32; Ebû Davud, Salât, 121.
[27] Buhârî, Ezân, 149; Müslim, Zikir, 48; Tirmizî, Daavât, 97.
[28] Tirmizî, Daavât, 15.
[29] Mahmut Kaya, Kutsal Günler ve Geceler, Sf.22-29.
[30] Muharrem Orucu, Ahmed Yatağan, Semerkand Dergisi, Nisan 1999.
[31] Mahmut Kaya, Kutsal Günler ve Geceler, Sf.22-29.
[32] Bu Lafızla Bulunamadı.
[33] İmam-ı Gazali (R.Ah.), Kalplerin Keşfi, Semerkand Yayınları, Sf.700.
[34] Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, 3/189.
[35] Ebü'l-Leys Semerkandî (R.Ah.),  Tenbihü'l-Gafilin, Semerkand Yayınları, Sf.525-529.
[36] Bkz., Es-Sağani, El-Mevdu’at, 140; İbnu Arak, Tenzihu’ş-Şeri’a, 2/157.
[37] İmam-ı Gazali (R.Ah.), Kalplerin Keşfi, Semerkand Yayınları, Sf.700.
[38] Mahmut Kaya, Kutsal Günler ve Geceler, Sf.22-29.
[39] İstirca: Bir felaket, musibet ve ölüm hadisesi ile karşılaşıldığında Bakara suresinde belirtildiği gibi « İnna Li’llahi ve İnna İleyhi Raci’un» (Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz) demektir.
[40] Bakara, 156.
[41] Bakara, 157.
[42] İmam-ı Gazali (R.Ah.), Kalplerin Keşfi, Semerkand Yayınları, Sf.700.
[43] Ebü'l-Leys Semerkandî (R.Ah.),  Tenbihü'l-Gafilin, Semerkand Yayınları, Sf.525-529.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalp Gözü Açmak İsteyenlere tavsiyeler - kalp gözünü açmak için dua ve zikirler

Aşağıdaki verilen tavsiyeler çok ağır olmakla birlikte süreyi kısaltmaya yöneliktir. Esma zikri yapanlar muhakkak Esmaül hüsnayı tamamen okumakla hergün dengeleme yapmaldır. Pek çok bereket ve feyz'e menba olan şu ayetler ayrıca kalb gözünü açmada tesirlidir. Necm Suresi Ayet 58 i  gunde 1153 defa okuyanin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Rahman diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Basit diyenin Kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Basir diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Nur diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Habir diyenin kulagi Ruhanilerin sesini duyar. Gunde 13.000 defa Ya Semi'u diyenin kulagi Ruhanilerin sesini duyar. Gunde 2207 defa Kaf suresi Ayet 22 i  okuyanin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 defa Ya Allamul Guyub diyenin Kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Ya Batin diyenin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 defa Ya Hayyu Ya kayyum diyenin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 Defa Besmele okuyanin kalp gozu acilir. ...

Ödemişli Merhum Ziya Sunguroglu’nun notları

HERŞEY RABITALIDIR Bu alemde mevcut olan bütün eşya her gün  razbıta  yapar. Mesela : Su,ateş,toprak ve eşcar gibi cümle mevcudat  rabıta  ile nurunu güneşten alır. Dünya güneşe rabıta yapar,güneş de Arş-ı A’la’ya . Arş-ı A’la da nurunu Cenab-ı Hakk’tan alır .  Eger dünya rabıta yapmamış olsa, içindekiler yaşayamaz.Çünkü nur olmayınca nebatat yetişmez ve agaçlar meyvedar olmaz .Ay ve semadaki diger yıldızlar dahi güneşe rabıta yaparak nuru ondan alırlar. Süleyman Hilmi Tunahan ( k.s.) Ödemişli Merhum Ziya Sunguroglu’nun notlarından. Bu yazıyı gönderen  Betül hoca ’ya teşekkür eder, sizlerinde dualarını bekleriz. . SİGORTA MESELESİ SİGORTA MESELESİ Bilcümle  menkul  ve  gayrimenkul  emvalin sigortası caizdir.Lakin hayat sigortası Hazreti Mevla’ya karşı yakışıksızlıktır.Hayatı sigorta etmek: ‘’  Ya Rabbi !  Ben senin verdigin bu hayatı satıyorum  ’’ manasına gelir. Süleyman Hilmi Tunahan ( k.s.) Ödemişli Merhum Ziya Sungu...

kalp gözü nasil acilir

Aşağıdaki verilen tavsiyeler çok ağır olmakla birlikte süreyi kısaltmaya yöneliktir. Esma zikri yapanlar muhakkak Esmaül hüsnayı tamamen okumakla hergün dengeleme yapmaldır. Pek çok bereket ve feyz'e menba olan şu ayetler ayrıca kalb gözünü açmada tesirlidir. Necm Suresi Ayet 58 i  gunde 1153 defa okuyanin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Rahman diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Basit diyenin Kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Basir diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Nur diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Habir diyenin kulagi Ruhanilerin sesini duyar. Gunde 13.000 defa Ya Semi'u diyenin kulagi Ruhanilerin sesini duyar. Gunde 2207 defa Kaf suresi Ayet 22 i  okuyanin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 Subbuhun Kuddusun vel melaiketu ver ruh diyenin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 defa Ya Allamul Guyub diyenin Kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Ya Batin diyenin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 defa Ya Hayyu Ya kayyum di...