Ana içeriğe atla

Dualar-Zikirler

Gıybet ve söz gezdirmenin (Koğuculuğun) haramlığı

Bil ki, bu iki huy, insanlar arasında en çok yayılan çirkin şeylerin en çirkinidir. Öyle ki insanlardan az kimse bunlardan kurtulur. Bunlardan genellikle sakındırmaya ihtiyaç bulunduğundan onlardan söz etmeye başladım.

Gıybete gelince: İnsanı, hoşlanmadığı halleri ile anmandir. Hoşlanmadığı şey, ister vücudunda, dininde, dünya işinde, nefsinde, yapısında ahlâkında, malında, çocuğunda, ana babasında, eşinde, hizmetçisinde, kölesinde, sarığında, elbisesinde, yürüyüşünde, hareketinde, sevinmesinde, şakasında, asık suratında, tatlı yüzünde yahut bunlara benzer hallerinde bulunsun. Bunları sözünle, yazı ile hoşlanmadığı bir hal olarak ifade etmen, işaret kullanman, gözünle, elinle, başınla yahut benzeri bir şeyle işaret etmen hep gıybet olur.

Bedende olanlar (hoşlanılmayan ve gıybet yerine geçen sözler): Kör, topal, şaşı kel, kısa, uzun, siyah ve sarı gibi söylenilen sözler.

Dinde olanlar: Fasık, hırsız, hain, zalim, namaza gevşek, necasetlerde müsamahakâr, babasına itaat etmez, zekâtı yerinde harcamaz, gıybetten kaçınmaz gibi..

Dünya işlerinde olanları: Edebi az, insanlara gevşek davranır, kimseye hak tanımaz, çok konuşur, çok yer yahut çok uyur, zamansız uyur, lâyık olmadığı yere oturur gibi…

Baba ile ilgili (gıybet) sözler: Babası fâsıktır, Hind’lidir, katrancıdır, Zencidir, tamircidir, bez satıcısıdır, köle dellâlıdir, marangozdur, demircidir, dokumacıdır gibi…

Ahlâkla ilgili olanlar: Ahlâkı kötü, kibirli, riyakâr aceleci, zorba, âciz, kalbi zayıf, kızgın, asık suratlı, azledilmiştir, gibi sözler söylemek…

Elbise ile ilgili sözler: Elbisesinin yeni geniştir, eteği uzundur, elbisesi kirlidir ve benzeri sözler söylemek… Geri kalanlar, bu anlattıklarımıza kıyas edilir. Bunun kaidesi, adamı hoşlanmadığı bir hali ile anmaktır.

İmam Ebu Hamid El-Gazali gıybet üzerinde müslümanların ittifakını şöyle anlatmıştır: Başkasını hoşlanmadığı bir şeyle anmak gıybettir. Bunu açık olarak beyan eden hadis gelecektir. Söz gezdirmeğe (koğuculuğa) gelince: bu insanların sözlerini bozgunculuk ve fesad maksadı ile birbir­lerine aktarmaktır. İşte gıybet ile koğuculuğun tarifleri budur. Hükümleri ise, müslümanların ittifakı ile her ikisi de haramdır. Kitab, sünnet ve icmaı ümmetten haram olduklarına dair açık deliller birbirlerini takviye etmiştir.

Allah Tealâ şöyle buyurmuştur: “Bir kısmınız bir kısmınızı gıybet etmesin.”

Her ayıplayana ve gıybet edene azâb olsun.”

Çok ayıplayanı ve koğuculuk edeni (tanıma).

Huzeyfe’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete göre Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

Koğucu cennete girmez.

İbni Abbas’dan (Radıyallahu Anhüma) rivayet edilmiştir: “Resû-Iüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem iki mezara uğradı da: Bunlara azâb ediliyor; fakat büyük günahdan dolayı azab edilmiyorlar, dedi. Ravi demiştir ki, Buhârî’nin rivayetinde şöyledir: “Doğrusu o azâb büyüktür.” Bunlardan biri koğuculuk yaparak dolaşıyordu. Diğeri de idrarından sakınmazdı (insanların gözünden yahut sıçramışından kaçınmazdı.)”

Ebû Hüreyre’den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre Resû-lüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

Gıybet nedir, bilirmisiniz? (Ashab):

Allah ve O’nun Resulü bilir, dediler. Resülüllah (s.a.v):

Kardeşini hoşlanmadığı bir şeyle anmandır. Denildi ki:

Söylediğim şey kardeşimde varsa gıybet olur mu? Peygamber (s.a.v):

Söylediğin şey onda varsa gıybet etmiş olursun onu. Eğer söylediğin şey onda yoksa, ona iftira etmiş olursun, buyurdu.”

Ebû Bekre’den (Radıyallahu Anh) rivayet edilmiştir: Resülüllah Sallallahu Aleyhi ve Sullem Veda haccında kurban kesme gününde Mina’daki hutbesinde şöyle buyurdu: Kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız (namus ve şerefleriniz) bu şehrinizde, bu ayınızda bu gününüzün hürmeti gibi size haramdır (karşılıklı olarak bu haklarınızı korumakla mükellefsiniz). Dikkat edin! Tebliği ettim mi?”

Âişe’den (Radıyallahu Anha) yapılan rivayetde şöyle anlatmıştır: “Ben Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e şöyle söyledim: (kusur hallerinden ortağım) Safiyye’den şu ve şu sana yeter.” (Ravilerden biri demiştir ki, Aişe bu sözle kısalığını kasdetmiştir). Bunun üzerine Peygamber (s.a.v) bana: Öyle bir söz söyledin ki, eğer deniz suyu ile karıştırılsa, onu bulandırırdı, dedi. Hz. Aişe anlatmaya devam ediyor: Bir adamı hoş­lanmayacağı hal ile peygambere anlattım. Bunun üzerine şöyle buyurdu: Benden şu ve bu olduğu halde bir insanı hoşlanmayacağı şeyle anmayı istemem.”

Ben derim ki, bu hadis gıybetten alıkoyan hükümlerin en büyüklerindendir yahut en büyüğüdür. Bu derecede gıybeti kötüleyen bir hadis bilmiyorum.

Peygamber kendiliğinden konuşmaz, onun söylediği (dinî hüküm) ancak kendine vahyolunan bir vahiydir.

Kerim olan Allah’dan lütfunu ve her hoş olmayan şeyden afiyet vermesini dileriz.

Enes’den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resülüllah Salfaüahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Miraca çıkarıldığım zaman bir kavme rasgeldim. Onların bakırdan tırnakları vardı; onlarla yüzlerini ve göğüslerini tırmahyorladı. Bunlar kimdir? Ey Cibril, dedimBunlar insanların(gıybet ederek) etlerini yiyenler ve onların ırzları ile uğraşanlardır,” dedi.

Saîd İbni Zeyd’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Seliem şöyle buyurmuştur:

Haksız yere müslümanların ırzına (şeref ve namusuna) hakaret etmek haramın en büyüğüdür.”

Ebû Hüreyre’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Seliem şöyle buyurdu:

Müslüman müslümanların kardeşidir. Ona hainlik etmez, ona yalan söylemez, ona yardımı kesmez. Müslümanın her şeyi müslümana haramdır: Irzı, malı ve kanı. Takva işte buradadır. Kişinin kardeşine hakaret etmesi kötülük olarak ona yeter.

Derim ki, bu hadisin faydası ne kadar büyük ve faydaları ne çok olmuştur!.. Başarı Allah’dandir.


.
İyiliği Emretmek Ve Kötülükten Alıkoymak

Bu bölüm, bölümlerin en önemlisidir yahut en önemlilerinden biridir. Çünkü bu konuda nakledilen sağlam deliller, durumun büyüklüğünden kuvvetle önemsenmesi ve insanların bunda fazla gevşek davranmasından dolayı çoktur. Burada onları bir araya toplamak mümkün değildir. Fa­kat bunların asılların belirtmeden geçmeyeceğiz. Bu konuda yazarlar çok çeşitli eserler yazmışlardır. Ben de Müslim’in şerhinin başlarında bundan bir kısım topladım ve bunları bilmekten kimsenin müstağni kalamayacak olduğu önemlilerine işaret ettim. ( imam nevevi r.a )

Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:

İçinizden insanları hayra çağıracak, iyiliği emredecek ve kötülükten alıkoyacak bir toplum bulunsun. İşte bunlar kurtulanlardır. “[151]

Bağışlama yolunu tut ve iyiliği emret. “[152]

Erkek-kadın bütün mü’minler birbirlerinin yardımcılarıdır. İyiliği em­rederler ve kötülükten alıkorlar“[153]

“(Lanete uğramalarının sebebi) birbirlerini yaptıkları kötülükten alıkomazlardı.”[154]

Anlattığım manada ayetler meşhurdur.

Ebû Saîd El-Hudrî’den yapılan (Radıyallahu Anh) rivayetde de­miştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu işittim: “Sizden kim bir kötülük görürse eü ile onu gidersin. Gücü yet­mezse dili ile yapsın. (Buna da) gücü yetmezse kalbi ile reddetsin. İmanın en zayıfı işte budur.”[155]

Huzeyfe’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde Peygamber Sal­lallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: “Canım kudret elinde olana yemin ederim ki, muhakkak surette iyiliği emredip kötülükten alıkorsu-nuz; yoksa Allah’ın kendinden size bir azab göndermesi yakın olur. Son­ra ona duâ edersiniz; fakat duanız kabul edilmez. “[156]

Ebû Bekir Es-Sıddık’dan (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde şöyle demiştir: “Ey insanlar şu ayeti okuyorsunuz:”

Ben Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle dediğini işittim: İn­sanlar zalimi görürler de onun ellerini yakalamazlarsa, Allah’ın kendin­den, onların tümüne azâb vermesi yakındır. “[157]

Ebû Saîd’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde Peygamber Sal-lalîahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur.” Cihâdın en faziletlisi, zâ­lim bir sultanın yanında hak sözü söylemektir.”[158]

Ben de derim! Bu bölümle ilgili hadisler sayılamayacak kadar çoktur. Bu son anılan âyeti kerime üzerinde çok cahiller aldanmaktadır. Ayeti kerimeyi asıl manası dışına çıkarıyorlar. Doğru olan manası şudur: Siz, size emredilen şeyi yaptığınız zaman, sapığın sapıklığı size zarar vermez. Bize emredilen şeyler içinde iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymak var­dır. Âyetin manası, Allah Tealânın şu sözüne yakındır:

Peygamber üzerine gerekli olan ancak tebliğdir.”[159]

Bil ki, iyiliği emretmenin ve kötülükten alıkoymanın bilinen bir takım şartlan ve sıfatları vardır. Burası onları izah edip anlatmanın yeri değil­dir. Bunlar “ihyâu-Ulûmuddin“de güzel şekilde izah edilmektedir. Ben Müslim şerhinde önemli olan meselelerini açıkladım. Başarı Allah’dandır.


Resulüllahın Yaptığı Ve Tavsiye Ettiği Dualar

Belalardan Korunma Ve Huzur, Sâadet İsleme Duaları:

Enes’den (Radıyalîahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Peygam­ber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in çoğunlukla duası şu idi:

Allâhümme âtına fiddünyâ haseneten ve fi’1-âhireti haseneten ve kmâ azâbe’n-nâr.”

Allah’ım! Dünyada bize iyilik ver. Âhirette de bize iyilik ver ve bizi ateş azabından koru.”[5]

Müslim Peygamberin şöyle dediğini rivayetine ilâve etmiştir: Enes kısa bir duâ etmek istediği zaman, bu duâ ile duâ ederdi.”

İbni Mes’ud’dan (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde Peygam­ber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

Allah’ım! Senden hidâyet, takva, iffet ve ğınâ (nefis zenginliği) İsterim.”[6]

Sahâbeolan Tarık İbni Eşyem El-Eşça’i'den (Radıyallahu AnhJ yapılan rivayetde demiştir ki, Bir insan İslâmı kabul ettiği zaman Pey­gamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona namazı öğretir ve sonra şu keli­melerle duâ etmesini ona emrederdi:

Allâhümmeğfir Lî Verhamnî vehdinî ve Âfinî verzuknî.”

Allah’ım beni bağışla, bana merhamet et, bana hidâyet ver, bana âf iyel ver ve beni rıziklandır).” Târık’dan Müslim’in diğer bir rivayeti şöy­ledir: “Bir adamın Peygambere gelip de şu şekilde konuştuğunu işitmiş-tir: Bir adam Peygambere gelip dedi ki, ya Resûlellah! Rabbimden iste­yeceğim zaman nasıl söyleyeyim? Peygamber, (s.a.v) şöyle söyle dedi:

Allâhümmeğfir lî verhamnî, ve âfinî verzuknî.”

Allahım, beni bağışla. Bana merhamet et. Bana afiyet ver. Beni rı-zıklandır.) Bu sözler senin dünya ve âhiret işlerini toparlar.”[7]

Abdullah İbni Amr İbni’l-As’dan (Radıyallahu Anhüma) yapı-lan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle bu­yurmuştur:

Allâhümme yâ musarnfe’î-kuîûbi sarif kuîûbenâ ala tâatike.”

Ey kalbleri çevirip idare eden Allah’ım! Kalblerimizi Sana itaat etmeye çevir.”[8]

Ebû Hüreyre’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete göre Pey­gamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

Belâ sıkıntısından, isyana düşmekten, kötü akıbetten ve düşmanların sevinmesinden Allah’a sığının.”[9] Süfyan’dan bir rivayette o şöyle demistir: Hadisde üç madde vardır. Ben bir tane ilâve ettim; hangisini ilâve ettiğimi bilmiyorum. Bir rivayette de Süfyan demiştir: Bu maddelere bir tane ilave ettiğimde şübheliyim.

Enes’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resû-lüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

Allâhümmeinnîeûzü bikemine’1-aczi ve’I-keseli ve’I-cünbi ve’î-heremi ve’l-buhli. Ve eûzü bike min azâbi’l-kabri ve eûzü bike min fitneti’I-mahyâ ve’l-memâti.

Allah’ını! Ben acizlikten, tenbellikten, korkaklıktan, kocalmadan, cim­rilikten Sana sığınırım. Yine kabir azabından Sana sığınırım. Hayat ve ölüm fitnesinden de Sana sığınırım.” Bir rivayet şöyle: Borç yükünden ve azgın insanların üstün gelmesinden sana sığınırım.”[10]

Namazdan Sonra Okunacak Genel Dualar:

Abdullah İbni Amr İbni’l-Âs’dan, o da Ebû Bekir Es-Sıddîk’dan  (Radıyallahu Anhüm) yapılan rivayette Ebû Bekir, Resûlüllah Sallallahu  Aleyhi ve Sellem’e şöyle dedi:

“Namazımda duâ edeceğim bir duayı bana öğret. Peygamber (s.a.v) dedi   ki, şöyle söyle:

Allâhümme innîzaîemtü nefsî zulmen kesîren ve Iâ yağfiru ‘z-zünûbe illâ ente. Feğfir lîmağfireten min indike verhamnî. İnneke ente’I-ğafûru’r-râhîmu.”

Allah’ım! Ben nefsime çok yazık ettim. Günahları ancak Sen bağış­larsın. Tarafından bana bir mağfiret buyur, bana merhamet et; çünkü Sen çok mağfiret edensin, çok merhamet edensin.”[11]

Derim ki, hadisin rivayetinde “Nefsime çok zulüm ve büyükzulüm”di­ye iki ifade olduğu için duâ edenin her iki sözü de kullanarak “nefsime çok ve büyük zulüm ettim” demesi müstehabdır. Bu duâ her ne kadar namazda okunmak üzere varid oldu ise de, sahih, hasen ve nefis oldu­ğundan her yerde okunması müstahab olur. Bir rivayette de: “Namazım­da ve evimde okuyacağım bir duayı bana öğret” şeklindedir.

Ebu Musa Eî-Eş’arî’den (Radryallahu Anh) yapılan rivayete göre Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu duayı yapardı:

Allâhümmeğfir lî hatîetî ve cehli ve israfı fî emri ve mâ ente â’lemu bihi minnî. Allâhümmeğfir lî ciddî ve hezlî ve hataî ve amdî ve küllü zâli-ke indî. Allâhümmeğfir lî ma kaddemtü ve mâ ahhartü ve mâ esrartü ve mâa’îentü vemâ entca’lemu bihîminnî. Ente’l-mukaddimu veente’lmu-ahhiru ve ente alâ külli şey’in kadîr.”

Allah’ım! Benim hatamı, cehlimi isimdeki taşkınlığı ve benden daha iyi bildiğin şeyi bana bağışla. Allah’ım! Ciddi işimi ve şakamı, hatamı ve kasden yaptığımı bağışla. Bütün bunlar bende vardır. Allah’ım! Ön­ceden yaptığım ve yapacağım günahları, gizlediğimi ve açığa vurduğumu ve benden daha iyi bildiklerini bana bağışla. Evvel ve son Sensin. Sen her şeye kadirsin.”[12]

Hz. Aişe’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde Peygamber Sal­lallahu Aleyhi ve Sellem duasında şöyle buyururdu:

Allâhümme innî eûzü bike min şerri mâ amiltü ve min şerri mâ lem a’mel.”

Allah’ım! ben, işlediğim şeyin şerrinden ve işlemediğimin şerrinden Sana sığınırım.”[13]

İbni Ömer’den (Radıyallahu Anhüma) yapılar rivayetde demiş-:i, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in dualarından biri şu idi: “

Allâhümme innî eûzü bike min zevali ni’metike ve tehavüüli afiyete ve fec’eti ni’metike ve cemii suhtike.”

Allah’ım! Nimetinin gitmesinden, verdiğin afiyetin değişmesinden, aza­bının ansızın gelmesinden ve buğz ettiğin her şeyden Sana sığınırım.”[14]

Zeyd İbni Erkam’dan (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde şöyle demiştir: Ben size, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in söylediğin­den başkasını söylemiyorum. O şöyle derdi:

Allâhümme innî eûzü bike mine’l-aczi ve’l-keseli vel-cubni ve’I-buhli ve’l-hemmi ve azâbil-kabri. Allâhümme âti nefsî takvâhâ ve zekkihâ en-te hayru men zekkâhâ ente veliyyühâ ve mevlâhâ. Allâhümme innî eûzü bike min ilmin la yenfeu ve min kalbin lâ yahşeu ve min nefsin lâ teşbeu ve min daveti yüstecâbu lehâ.”

Allah’ım! Acizlikten, tenbellikten, korkaklıktan, cimrilikten, üzün­tüden, kabir azabından ben Sana sığınırım. Allah’ım! Nefsime takvasını ver ve onu günahlardan temizle. Sen onu temizleyenin en hayırlisısın. Sen onu koruyansın, onu idare edensin. Allah’ım! Fayda vermeyen bir ilim-den, korkmayan bir kulluk’tan, doymayan bir nefisten ve kabul olunmayan- bir duadan ben Sana sığınırım.”[15]

Ali’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona:

Allâhümmehdinî ve seddinî.”

Allah’ım, beni hidâyete erdir ve beni düzelt” de, buyurdu.” Bir riva­yette de:

Allah’ım! Senden hidayet ve doğruluk isterim.” söyle, buyurdu.[16]

Sa’d îbni Ebî Vakkas’dan (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde şöyle demiştir: “Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e bir bedevi gelip:

Yâ Resûleîlah! Bana söyleyeceğim bir duâ öğret, dedi. Peygamber (s.a.v) dedi ki, şöyle söyle:

Lâ ilahe illâllâhu vahdehû lâ şerike Iehû. Aîlâhu ekberu kebîran ve’l-hamdu IiIİâhi kesîran. Sübhânellâhi rabbi’l-âlemîn. Lâ havle ve lâ kuv­vete illâ billâhi’l-azîzi’l-hakîm.”

Allah dan başka ilâh yoktur; yalnız o vardır. Ortağı yoktur. Allah çok çok büyüktür. Allah’a çok hamd olsun. Âlemlerin Rabbı noksanlık­lardan münezzehtir. Kuvvet ve kudret ancak Allah’ındır. O, her şeye üs­tün gelendir, hikmet sahibidir,” Adam:

Bu sözler Rabbim için, bana ne var? dedi. Peygamber (s.a.v), sen şöy­le söyle dedi:

Allâhümmeğfir lî verhamnî vehdinî verzuknî ve âfinî.

Allah’ım! Beni bağışla, bana merhamet et, beni hidâyete erdir, bana rızık ver ve bana afiyet ihsan et.” “Ravi “Bana afiyet ihsan et” sözünde (söylenip söylenmediğinde) şübheye düşmüştür.[17]

Ebû Hüreyre’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle derdi:

Allahümme ashh lî dînî ellezî huve ısmetü enırî ve ashh lî dünyâye elletî fîhâ meâşî ve ashh lî âhiretî elleti fîhâ meâdî ve’c-alilhayâte ziyâde-ten lî fî külli hayrın vec’alilmevte ve râhaten lî min külli şerrin.

Allah’ım! İşimin dayanağı olan dinimi düzelt. İçinde geçimim olan dünyamı bana yararlı yap. Dönüş yerim olan âhiretimi de düzelt. Her hayır hakkında hayatımı ziyade yap. Ölümü de her kötülükten uzak bana bir rahatlık kıl.“[18]

İbni Abbas’dan (Radıyallahu Anhüma) yapılan rivayete göre Re-sûlüüah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle söylerdi

Allâhümme leke eslemtü ve bike âmentü ve aleyke tevekkeltü ve iley-ke enebtü, ve bike hâsemtü. Allâhümme innî eûzü biizzetüke lâ ilahe illâ ente entuziiîenî. Ente’l-hayyüllezî lâ yemûtü. Ve’l-cinnü ve’l-insu yemü-tûne.”

Allah’ım! Sana teslim oldum, Sana iman ettim, Sana güvendim, Sa­na yöneldim, Senin gücünle mücedele ettim. Allah’ım! Seni sapıtmaktan Senin üstün kudretinle Sana sığınırım, senden başka İlâh yoktur. Sen öl­meyen hayat sahibisin. Cinler ve insanlar ise ölürler.”[19]

Büreyde’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde, Resûlüllah Sal­lallahu Aleyhi ve Sellem, bir adamın şöyle dediğini dinlemiştir:

Allâhümme innî es’elüke biennî eşhedü enneke ente’llâhu lâ ilahe illâ ente’l-ehadü’s-samedü ellezî lem yelid velem yüled velem yekûn lehû küfü-ven ehad.

Allah’ım! Senden başka ilâh olmadığına, kimseye muhtaç olmayan bir varlık olduğuna, doğmadığına ve doğurulmadığma, hiç kimsenin ken­disine denk bulunmadığına ben şahidlik ederek senden istiyorum.” Bu­nun üzerine peygamber (s.a.v): Gerçekten sen öyie bir isim ile Allah’dan istedin ki, o isimle kendisinden istenince verir, ona duâ edilince kabul eder, buyurdu.”[20]

Bir rivayette de şöyledir: “Gerçekten sen, Allah’dan en büyük ismi ile istedin.” Tirmizi demiştir ki, bu hasen hadistir.

Enes’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete göre: “Kendisi Re­sûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’le beraber oturuyordu. Bir adam da namaz kılıyordu. Sonra o odam duâ etti:

Allâhümme innî es’elüke bienne leke’l-hamdü. Lâ ilahe illâ ente’l-mennânü bedî’is-semâvâti ve’l-arzı. Yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâmi. Yâ hayyu, yâ kayyumu.

Allah’ım! Hamd Sana mahsus olmak. Senden başka ilâh bulunma­mak, göklerin ve yerin yaratıcısı bulunan İhsan sahibi olman itibariyle Senden istiyorum. Ey celâl ve ikram sahibi! Ey her şeyi tasarrufunda tu­tan ölümsüz varlık!..” Bunun üzerine Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Gerçekten bu adam Allah Tealâ’ya öyle büyük ismi ile duâ etti ki, bununla duâ edilince Allah kabul eder, bununla kendisinden istenince verir, buyurdu. “[21]

Sahih isnadlarla Hazreti Âişe’den (Radıyallahu Anh) yapılan ri­vayete göre Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu sözlerle duâ ederdi:

Allâhümme innî eûzü bike min fitnetin-nâri ve azâbi’n-nâri ve min şerri’l-ğmâ ve’I fakrı.”

Allah’ım! Ateşin fitnesinden ve ateşin azabından, zenginliğin ve fa­kirliğin şerrinden Sana sığınırım.“[22]

Ziyâd İbni İlâka’den o da amcasından ki, amcasının ismi Kutbe

Ibni Mâlik’dir- (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, “Pey­gamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle söylerdi:

Allâhümme innî eûzü bike min münkerâti’l-ahlâki ve’l-a’mâli ve’l-ehvâl.

Allah’ım! Ahlakın, amellerin ve nefis isteğinin fenalıklarından Sana sığınırım.”[23]

Şekel İbni Humeyd’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde şöyle demiştir.

Yâ Resûlellah! Bana bir duâ öğret, dedim, şöyle söyle dedi:  .

Allâhümme innî eûzü bike min şerri sem ‘î ve min şerri basarî ve min şerri lisânî ve min şerri kalbî ve min şerri meniyyi.”

Allah’ım! Kulağımın kötülüğünden, gözümün kötülüğünden, dilimin kötülüğünden, kalbimin kötülüğünden ve (haram işlemeye sebeb olabile­cek)menimin kötülüğünden Sana sığınırım.”[24]

Sahih isnadlarla Enes’den (Radıyailahu Anh) yapılan rivayete göre Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem söylerdi:

Allâhümme innî eûzü bike mine’l-berasi ve’l-cünûni ve’l-cüzzâmi ve seyyi’l-eskâmi.”

Allah’ım! Alaca hastalığından, delilikten, cüzzamdan ve hastalıkla­rın kötülüğünden Sana sığınırım. “[25]

Şahabı olan Ebû’l-Yesr’den (Radıyaîlahu Anh) yapılan rivayet­de, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle duâ ederdi:

Allâhümme innî eûzü bike mine’l-hedmi ve eûzü bike mine’t-tereddî ve eûzü bike mine’l-ğarakı ve’l-harakı ve’l-heremi ve eûzü bike en yetehabbetaniye’ş-şeytânü inde’l-mevti ve eûzü bike en emûte fî sebîlike mudbiran ve eûzü bike en emûte ledîğan.”

Allah’ım! Bina yıkıntısından, uçuruma düşmekten Sana sığınırım. Yine Boğulmaktan, yangından ve kocalmaktan Sana sığınırım. Ölüm anında beni Şeytanın çarpmasından Sana sığınırım. Yine Senin yoluna arka ve­rerek ölmemden Sana sığınırım. Yine zehirlenip ölmemden Sana sığını­rım.*’ Diğer bir rivayettede “Kader ve üzüntü ile ölmekten Sana sığınırım” şeklindedir.[26]

Ebû Hüreyre’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle söylerdi:

Allâhümme innî eûzü bike mine’l-cû feinnehu bi’se’ddacîu ve eûzü bike minc’l-hiyâneti feinnehâ bi’seti’l-bitânetü!

Allah’ım! Açlıktan Sana sığınırım; çünkü o (insanı terk etmeyenne kötü arkadaştır! Yine hıyanet etmekten Sana sığınırım; zira o ne kötü gizli bir huydur!..“[27]

Hz. Ali’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete göre bir mükâ-teb (âzâd edilmek için mal ödemek üzere efendisi ile sözleşme yapan kö­le) kendisine gelip:

Ben sözleşmemde acziyete düştüm (borcumu ödeyemiyorum), bana yar­dım et, dedi. (Hazreti Ali ona),

Üzerinde dağ kadar borç olsa onu senden ödeyecek olan Resûlüllah Sal-lallahu Aleyhi ve Sellem’in bana öğretmiş olduğu sözleri sana öğreteyim mi? dedi. Sen şöyle söyle:

Allâhümme’k fim bihelâlike an harâmike ve ağninî bifadlike ammen sivâke.”

Allah ‘im! Senin helâl rizıklarinla beni haramdan koru ve lütfunla Sen­den başkasına muhtaç kılma.”[28]

İmrân İbnü’l-Husayn’den (Radıyallahu Anhüma) yapılan riva– Nyefe göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem, İmrân’m babası Hu-sayn ‘e, kendileriyle duâ edeceği şu iki sözü öğretti:

Allâhümme eihimnî rüşdî ve e’iznî min şerri nefsî.

Allah’ım! Bana hidâyetimi ilham et ve nefsimin kötülüğünden beni koru.”[29]

zayıf bir isnadla Ebû Hüreyre’den (Radıyallahu Anh) yapılan ri­vayete göre Resûlüllah Salîallahu Aleyhi ve Sellem şöyle duâ ederdi:

Allâhümme innî eûzü bike mine’ş-şikâkı ve’n-nifâkı ve su’i'l-ahlâkı.”

Allah’ım! Çekişip düşmanlık etmekten, iki yüzlülükten ve kötü ah­lâktan Sana sığınırım.“[30]

Şehr İbni Havşeb’den yapılan rivayetde demiştir ki, ben Ümmü Sele-me’ye (Radıyallahu Anha):

Ey mü’minlerin annesi! Resûlüüah Salîallahu Aleyhi ve Sellem yanında oldu­ğu zaman en çok yaptığı duâ hangisidir? dedim. Dedi ki, çoğunlukla duası .şu İdi:

Yâ mukallibe’l-kulûbi, sebbik kalbî alâ dînike.”

Ey kalbleri halden hale çeviren! Benim kalbimi dinin üzere sabit kıl.”[31]

Hazreti Âişe’den (Radıyallahu Anha) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle söylerdi:

Allâhümme âfinî fî cesedi ve afini fî basari ve’c-alhü’l-varise minnî lâ ilahe illâ ente’l-halîmu’l-kerîmu. Sübhânellâhi rabbi’l-arşi’lazîmi ve’l-hamdü lillâhi rabbi’l-âlemîn.”

Allah’ım! Bedenime afiyet ver. Gözüme de öyle bir afiyet ver ki, be­nim arkamda kalsın (ölünceye kadar görme nimetinden beni mahrum bı-

rakma). Senden başka İlâh yoktur. Sen Halimsin, Kerimsin (günahkârla­ra acele azâb vermezsin, ikramın boldur.) Büyük Arş’ın Rabbı olan Al­lah bütün noksanlıklardan münezzehtir. Hamd da âlemlerin Rabbine mah­sustur. “[32]

Ebû’d-Derdâ’dan (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Şu sözler Dâ-vud Aleyhisselâm’ın dualarından idi:

Allâhümine innî es’elüke hubbeke ve hubbe men yuhıbbuke ve’l-amelellezîyubelliğunî hubbeke. Allâhümme’c`al hubbeke ehabbe Heyye min nefsî ve ehli ve mine’l-mâi’l-bândi.”

Allah’ım! Senden Senin sevgini ve Seni sevenlerin de sevgisini ve beni Senin sevgine ulaştıracak ameli istiyorum. Allah’ım! Senin sevgini, nefsi­mi, ailemi ve soğuk suyu sevmekten daha ziyade yap.“[33]

Yunus (A.S)’ın Yaptığı Duâ:

Sa’d İbni Ebî Vakkas’dan (Radıyallahu Anhü) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Yu­nus peygamber balığın karnında iken Rabbine ettiği duâ şu idi:

Lâ ilahe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn.”

Senden başka ilâh yoktur. Bütün noksanlıklardan münezzehsin. Ben, (nefsine yazık edenlerden oldum.)” Müslüman bir adam herhangi bir şey için bu sözlerle duâ ederse, muhakkak surette Allah onu kabul eder.”[34]

Enes’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde: “Bir adam Pey­gamber Sallailahu Aleyhi ve Selleme gelip:

—  Duanın hangisi daha faziletlidir? dedi. Peygamber (s.a.v):

— Sen, Rabbinden dünyada ve âhirette afiyet iste, buyurdu. Sonra adam ikinci günde peygambere gelip:

— Yâ Resûlellah! Duanın hangisi daha faziletlidir? Peygamber (s.a.v) ona aynı şeyi söyledi. Sonra adam üçüncü gün peygambere gelip ona ay­nı sözü söyledi. Peygamber (s.a.v): Sana dünyada afiyet verilince ve âhi­rette de sana verilince gerçekten kurtulmuş oldun, dedi.”[35]

Abbas îbni Muttalib’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde şöy­le demiştir: “Dedim ki, yâ Resûlellah! Bana bir duâ öğret de onunla Al­lah Tealâ’dan isteyeyim. Resûlüllah (s.a.v):

— Allah’dan afiyet isteyin, dedi. Bir kaç gün bekledikten sonra ben gelip:

— Yâ Resûlellah! Yâ Resûlellah bana bir şey öğret de onunla Allah Te­alâ’dan isteyeyim, dedim. Bunun üzerine:

— Ey Abbas, ey Allah’ın Resulünün amcası! Allah’dan dünya ve âhi-ret için afiyet isteyin, buyurdu.[36]

Ebû Ümâme’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde şöyle an­latmıştır: “Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, öyle çok duâ yaptı ki, ondan hiç bir şey ezberlenemedi. Ben:

Yâ Resûlellah! Öyle çok duâ ettin ki, ondan hiç bir şey ezberleyeme-dik, dedim. Bunun üzerine:

Bunların hepsini toplayan duayı size söyleyeyim mi? Şöyle söylersin dedi:

Aüâhümme innî es’elüke min hayrın mâ se’eîeke minhu nebiyyuke muhammed (saîlaîlahu aleyhi ve sellem) ve ne’ûzü bıke min şerri mesteâzeke minhu nebbiyuke muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) ve ente’l müsteânü ve aîeyke’l-belâğu ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.”

Allah’ım! Senin peygamberin Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sel­lem hayır olarak Senden neyi istedi se ben onu Senden isterim. Hangi kö­tülükten de Senin peygamberin Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem Sana sığınmışsa, biz de ondan Sana sığınırız. Sen yardım istenensin ve dilekler kendisine ulaştırılansın. Allah’dan başka kuvvet ve kudret sahibi yoktur.”[37]

Enes’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resû-Iüllah Sallallahu Aleyhi ve Seîlem şöyle buyurmuştur.

Yâ Ze’I-Celâli Ve’l-İkrâm (ey celâl ve ikram sahibidiyerek duaya de­vam ediniz.”[38]

İbni Abbas’dan (Radıyallahu Anhüma) yapılan rivayetde demiş­tir ki, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle duâ ederdi:

Rabbi e’innî ve lâ tü’in aleyye, Vensurnîvelâ tensur aleyye. Vemkürli ve lâ temkür aleyye ve yessir hüdâye vensurnî ala. men beğa aleyye rabbi’c-alnî leke şâkiran leke zâkiran, leke rahiben, leke mitvâan, ileyke mucîben ev münîben tekabbel tevbetî veğsil havbeti ve ecib daveti ve sebbit hücceti vehdi kalbi ve seddid lisânî veslüî sehîmete kalbî.

Rabbim, bana yardım et, Aleyhime yardım etme. Bana başarı ver, aleyhime başarı verme. (Düşmanlara haberleri olmaksızınbelâ ver, aley­hime verme. Hidâyetimi kolaylaştır ve bana isyan edene karşı bana zafer  ver. Rabbim, beni Sana şükreden, Seni zikreten, Senden korkan, Sana itaat eden, Sana icabet eden yahut Sana yönelen yap. Benim tevbemi ka­bul et, günâhımı yıka, duamı kabul et, dâvamı sabit kıl, kalbime hidâyet ver, dilimi düzelt ve kalbimin kıskançlığını gider.”[39]

Hz. Âişe’den rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona şöyle söyle dedi:

Allâhümme innies’elüke minel-hayri küllihi âcilihî ve âcilibimâ alimcü minhu ve mâ iem âlem. Ve eûzü bike mîne’şşerri küllihîâcilihî ve âcilihi mâ alimtü minhu ve mâ İem a’lem ve es’elüke’I-cennete ve mâ karrebe ileyhâ min kavlin ev amelin vee’ûzü bike mine’n-nâri ve mâkarrabe iley-hâ min kavlin ev amelin ve es’eîüke hayre mâseelekebihîabdüke ve resû-lüke muhammedün (sallallahu aleyhi ve selleme) ve eûzü bike min şerri meztezeke minhu abdüke ve resûluke muhammedün (sallallahu aleyhi ve sellemeve es’elüke mâ kazayte lîmin emrin en tec’ale âkıbetehu reşeden.”

Allah’ım! Hayrın hepsini Senden istiyorum, hem dünyadakini hem de âhirettekini. Hayırdan bildiğimi ve bilmediğimi de istiyorum. Ben Sen­den cenneti ve söz ile amelden ona yaklaştıran şeyi istiyorum. Ateşten ve söz olsun yahut amel olsun bunlardan ateşe yaklaştıran şeylerden de Sa­na sığınırım. Senin kulun ve Peygamberin Muhammed’in (Sallallahu Aleyhi ve SellemSenden istediği şeylerin hayırlısını ben Senden istiyorum. Se­nin kulun ve Peygamberin Muhammed’in (Sallallahu Aleyhi ve SellemSana sığındığı şeylerin şerrinden Sana sığınırım. Benim için takdir ettiğin işin akıbetini selâmet kılmanı Senden İstiyorum. “[40]

İbni Mes’ud’dan rivayete göre, demiştir ki şu sözler Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in dualarından idi:

Allâhümme innâ nes’elüke mûcibâti rahmetike ve azâitne mağfireti-ke vesselâmete min külli ismin ve’lğanîmete min külli binin ve’îfevze bi’î-cennete vennecâte minennâr.

Allah’ım! Senin rahmetini gerektirenleri ve mağfiretinin büyüğünü, her günahdan selâmeti ve her iyilikten de mükâfat, cennete ulaşmayı ve ateşten kurtulmayı Senden isteriz.“[41]

Peygamberimizin Öğrettiği Tövbe Duası:

Câbir İbni Abdullah’dan rivayet edildiğine göre, Câbir demiştir  ki, “bir adam Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Selleme gelip şöyle dedi: Günahlardan yazık oldu bana, vay başıma!… İki kez yahut üç kez söyle­di. Bunun üzerine Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona dedi ki, sen şöyle söyle:

Allâhümme mağfiretüke evsau min zünûbî verahmetüke ercâ indîmin amelî.

Allah’ım! Senin mağfiretin benim günahlarımdan çok daha geniştir, rahmetin de benim nazarımda yaptığım amelden çok daha güvencelidir.”

Adam bu sözleri söyledi. Sonra geygamber (s.a.v) ona bu duayı tekrarla dedi. Adam tekrarladı. Sonra tekrarla dedi, adam da tekrarladı. Bunun üzerine peygamber (s.a.v) ona: haydi kalk, günahların bağışlanmıştır, dedi.”[42]

Ebû Ümâme’den (Radiyallahu Anh) yapılan rivayette demiştir ki, Resûlüllah Saİlallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

Yâ erhamerrâhimîn. (Ey merhamet edenlerin en merhametlisi!) diyen kimse için Allah’ın görevli bir meleği vardır. Kim bunu üç defa söylerse, melek ona şöyle der: Merhamet edenlerin en merhametlisi (olan Allah) sana teveccüh etmiştir. iste...”[43]

TÖVBE VE İSTİĞFAR DUALARI

Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:

Günâhların için mağfiret dile ve sabah akşam Rabbine hamd ederek tesbihde bulun. (Sübhânellâhi ve Bihamdihi, söyle.)”[ Mü'min Sûresi: 55]

Yine Allah Tealâ:

Günâhın için ve erkek-kadin mü’minler için mağfiret dile,” buyur­muştur.[ Muhammed Sûresi: 19]

Allah’dan mağfiret dileyiniz. Muhakkak surette Allah’ın mağfireti bol­dur, merhameti geniştir.“[ Nisa Sûresi: 106]

Yasaklardan sakınanlar için Rableri yanında (ağaç ve meskenleri) alt­larından nehirler akan cennetler vardır. Orada devamlı kalacaklardır. Hem de tertemiz zevceler vardır. (En büyük nimet olan) Allah’ın rızası vardır.

Allah kullarını (her hal ve hareketleri ile) görendir. (Allah’ın azabından korkup) yasaklardan sakınan o mü’minler duâ edip derler: Ey Rabbimiz! Biz iman ettik, bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru. Onlar sabredenler, sadakat gösterenler, Allah’a ibâdet edenler ve seher vakitlerinde mağfiret dileyenlerdir.”[ Âl-i İmrân Sûresi: 15-17.]

Sen (ey peygamberim) o inkarcıların içinde iken Allah onlara azâb edecek değildi. Allah’dan mağfiret dilerlerken de Allah onlara azâb ede­cek değil.”[ Enfâl Sûresi: 33.]

O kimseler ki, bir kötülük yaptıkları zaman yahut nefislerine zulmet­tikleri zaman, hemen Allah’ı anarlar ve günahları için mağfiret dilerler. Allah’dan başka günahları kim bağışlayabilir! Hem de onlar bildikleri hal­de, yaptıkları günah üzerinde ısrar etmezler.”[ Âl-i İmrân Sûresi: 135]

Kim bir kötülük işlerse yahut (Allah’a isyan sureti ile) kendine yazık ederse, sonra da Allah’dan mağfiret dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı, çok merhamet edici bulur.“[ Nisa Sûresi: 110]

Rabbinizden mağfiret isteyin, Sonra O’na tevbe edin.”[ Hûd Sûresi: 3]

Allah Tealâ Nuh’dan haber vererek şöyle buyurmuştur:

Dedim ki, Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü o çok bağışlayan-dır.”[ Nuh Sûresi: 10.]

Allah Tealâ Hud peygamberden haber vererek şöyle buyurmuştur:

Ey   Kavmim!   Rabbinizden   mağfiret   isteyin   sonra   O’na   tevbe edin.”[ Hûd Sûresi: 52] Mağfiret dilemek konusunda âyetler çok olup bilinmektedir. Yazdığımız bir kısım âyetlerle uyarma elde edilmiş olur.

Mağfiret dileme üzerinde rivayet edilen hadisler çok olduğundan onla­ra nihayet vermek mümkün olmaz. Fakat ben bunların bir kısmına işaret edeceğim:

Sahâbî olan El-Eğarru’1-Müzenî’den (Radıyallahu Tealâ Anh) ya­pılan rivayete göre Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyur­muştur: “Benim kalbime bir dalgınlık gelir. Ben de günde yüz defa Al­lah’a istiğfarda bulunurum.“[ Müslim, Ebû Dâvud.]

Ebû Hüreyre’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, ben Resûlüllah Saİlallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle dediğini işittim: “Allah’a yemin ederim ki ben, günde yetmiş defadan çok Allah’dan mağ­firet dilerim ve ona tevbe ederim.”[ Buharı. Tirmizî.]

Seyyidii’l-İstiğfâr Duası (İstiğfarın Büyüğü):

Şeddad İbni Evs’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete göre Pey­gamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:

“İstiğfarın başı, kulun şöyle demesidir:

Allâhümme ente rabbî Iâ ilahe illâ ente. Halaktenî ve ene abdüke ve ene ala ahdike ve va’dike ve mestetâtü e’ûzü bike min şerri mâ sana’tü ebûu leke bini’metike aleyye ve ebû’u bizenbî. Feğfir lî. feinnehû lâ yeğfiru’z-zünûbe illâ ente.”

Allah’ım! Sen Rabbimsin. Senden başka İlâh yoktur. Sen beni yarat­tın, ben Senin kulunum. Sana verdiğim (tevhidden ibaret) söz ve va’d üze­reyim, gücüm yetesiye.. Yaptığım şeylerin kötülüğünden Sana sığınırım. Bana olan nimetini itiraf ediyorum. Günahımı da itiraf ediyorum. Beni bağışla; çünkü Senden başkası günahları bağışlayamaz; ancak Sen bağış­larsın. Kim bu sözlere kesinlikle inanarak gündüz bunları söyler de o gün akşamlamadan önce ölürse, o kimse cennet ehlindendir. Kim de bu söz­lere kesinlikle inanarak bunları geceleyin söylerde, sabahlamadan önce ölürse, o kimse cennet ehlindendir.”[ Buhârî. Tirmizî. Nesâî.]

İbni Ömer’den (Radıyallahu Tealâ Anhüma) yapılan rivayetde şöyle anlatmıştır:

“Biz bir meclisde Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in yüz defa:

Rabbiğfir lî ve tüb aleyye inneke ente’t-tevvâbü’r-rahîm.

Rabbim, beni mağfiret et, tevbemi kabul et. Sen (evbeleri çok çok kabul eden merhamet sahibisin, dediğini sayardık.“[ Ebû Dâvud. Tirmizî. İbn Mâce. İbn Sünnî. Nesâî. Hâkim, el-Müstedrek. (Tirmizî, bu sahih hadistir, demiştir.)]

îbni Abbas’dan (Radıyallahu Anhüma) yapılan rivayetde demiş­tir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur” Kim istiğfara devam ederse Allah ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir rahatlık verir ve ummadığı yerden ona rızık ihsan eder.”[ Ebû Dâvud. İbn Mâce. Nesâî, el-yeymü velleyletü. Ahbed b. Hanbel]

Ebû Hüreyre’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur.

Canım kudret elinde olana yemin ederim ki, eğer günah işlemeseydi-niz, Allah sizi giderirdi de günah işleyen bir kavim getirirdi. Onlar Al-lah’dan mağfiret dilerlerdi. Allah’da onları bağışlardı.”[ Müslim.]

Abdullah İbni Mes’ud’dan (Radıyallahu Teafâ Anh) yapılan ri­vayete göre: “Üç defa duâ etmek ve üç defa istiğfarda bulunmak Resû­lüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in hoşuna giderdi.”[ Ebû Dâvud.] Bu hadis toplu dualar bölümünde az önce geçmişti.

Ebû Bekir Es-Sıddîk’m (Radıyallahu Anh) azadlısından yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Günde yetmiş defa günaha dönse bile, istiğfarda bulunan kimse, günahda ısrar etmiş olmaz.“[ Ebû Dâvud. (Tirmizî demiştir ki, bunun isnadı sağlam değildir.)]

Enes’den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resû­lüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu işittim: “Allah

Tealâ buyurdu: Ey insanoğlu! Sen bana duâ ettiğin ve benden umduğun müddet, senden olan günahları sana bağışlarım; ve ey insanoğlu, senin günahların gökteki bulutlara kadar olsa bile beis görmem. Sonra benden mağfiret dilesen, seni bağışlarım. Ey insanoğlu! Eğer yer dolusu günah­larla bana karşı çıkıpda sonra hiç bir şeyi bana ortak koşmayarak (küfür üzerinde olmayarak ölüp) bana geiirsen, ben de sana yer dolusu mağfiret ihsan ederim.”[ Tirmizî. Dârımî. (Tirmizî demiştir ki, bu hasen hadisıir.)]

Güzel bir isnadla Abdullah İbni Büsr’den (Radıyallahu Tealâ Anh) yapılan rivayetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöy­le   buyurdu:   “Amel   defterinde   çok   istiğfar   bulan   kimseye   ne mutlu!. ..”[ İbn Mâce. Nesâî, el-yevmü velleyletü.]

İbni Mes’ud’dan (Radıyallahu Tealâ Anh) yapılan rivayetde de­miştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Kim:

“Esteğfirullahelİezî lâ ilahe illâ huve’î-hayyu ’1-kayyûmu ve etûbü ileyhi.

Hayat sahibi olup her şeyi idare edip ayakta tutan, kendisinden baş­ka hiç bir ilâh bulunmayan Allah’dan mağfiret dilerim.” derse savaştan kaçmış olsa bile, günahları bağışlanır.”[ Ebû Dâvud, Tirmizî, Hâkim, el-Müstedrek. (Hâkim demişiir ki, bu hadis Buharı ve Müslim'­in şartı üzere şahindir.)]

Derim ki, bu bölüm doğrusu çok geniştir. Bunu kısaltmak konuyu kav­rama bakımından daha kolaydır. Bunun için bu kadarla yetiniyoruz.

İstiğfar ile ügili olarak Rebî İbni Huseym’den (Radıyallahu Anh) şu söz nakledilmiştir. O demiştir ki: Sizden hiç biriniz, “Esteğfirullahe ve etûbü ileyhi.” “Allah’dan mağfiret dilerim ve ona îevbe ederim” deme­sin bunu söylemek günah ve yalan olur; eğer günahından tevbe etmemiş­se… Doğrusu şöyle demelidir: ALLÂHÜMME’ĞFİR LÎ VE TÜB ALEY­YE. (Allah’ım beni bağışla ve tevbemi kabul et.) Allah’ım beni bağış­la ve tevbemi kabul et, diye söylediği söz güzeldir. Fakat Alîah’dan mağ­firet dilerim, sözünü kerih görmesi ve onu yalan sayması görüşüne katıl­mayız. Çünkü “Esteğfirullah” sözünün manası, Allah’ın mağfiretini dilerim, demektir. Burada yalan yoktur. Bundan önce geçen îbni Mes’ud’-un hadisi bunu reddetmeye yeterlidir.

Fudayl’dan (Radiyallahu Anh) rivayet edilmiştir: Günahı söküp atma­dan istiğfar yapmak, yalancıların tevbesidir. Allah kendisinden razı ol­sun, Râbia El-Adeviye’den nakledilen söz buna yakındır. O şöyle demiş­tir: Bizim istiğfarımız, çok istiğfara muhtaç olur. (Günahları kökünden atarak tevbe etmediğimizden çok istiğfarda bulunmamız gerekir,)

Kabe’nin örtülerine tutunarak bir A’rabî’in şöyle dediği nakledilmiş­tir: Allah’ım! Günahlarıma ısrarla senden mağfiret dilemem yüzsüzlük­tür. Senin afv ve mağfiretinin genişliğini bildiğim halde, istiğfarda bu­lunmayı terk etmem de aciziyettir. Bana muhtaç olmadığın halde, bana ne kadar çok nimetlerle şefkat gösteriyorsun. Ben ise, sana muhtaç oldu­ğum halde günahlarla buğzunu kazanıyorum. Ey söz verdiği zaman onu yerine getiren, azabla korkutunca da bağışlayıp afv eden Allah! Benim bü­yük günahımı senin büyük afvimn içine koy; ey merhamet edenlerin en merhametlisi!..

Sabahtan Akşama Kadar Susup Konuşmamanın Yasaklığı

Güzel bir isnadla Hz. Ali’den (Radıyallahu Anh) yapılan riva-yetde demiştir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’den şöyle ezber­ledim: “Buluğa erdikten sonra yetimlik yoktur. (Çocuk malına ve işine sahib olur). Birgün akşama kadar (cahiliyet devrinde yapıldığı gibi) su­sup konuşmamak yoktur. (Hayırlı şeyler söylenir, zikir yapılır). “[Ebü Dâvud.]

İmam Ebu Selman EI-Hattabî’den (Radıyallahu Anh) “Meâlimu’s-Sünen’de rivayet edilmiştir. O, bu hadisin açıklamasında şöyle demiştir: Cahiliyet devri insanlarının âdetlerinden ve ibâdetlerinden biri de susmak idi. Onlardan biri ibâdet maksadıyla tenhaya çekilir ve gece-gündüz su­sar ve konuşmazdı. Müslümanlar bundan yasaklandılar. Zikretmekle ve hayırlı söz söylemekle emredildiler.

Kays İbni Ebi Hâzim’den (Allah ona rahmet etsin) yapılan riva-yetde, o şöyle demiştir: Ebû Bekir Es-Sıddîk Ahmes kabilesine Zeyneb adındaki bir kadının yanına vardı. Onu konuşmuyor bir halde gördü. Bu­nun üzerine şöyle dedi: Bu kadında ne var ki, konuşmuyor? (Yanında bulunanlar) dediler: O konuşmamayı kasdetmiştir. Ebû Bekir ona konuş; çünkü bu yaptığın helal olmaz. Bu cahiliyet işlerindendir, dedi. O da ko­nuştu.


Fıtır Ve Kurban Bayramlarında Meşru Olan Zikirler Ve Dualar

Bayram gecelerini, Allah’ı zikretmek, namaz kılmak ve diğer ibâdet­lerle ihya etmek, bilindiği gibi müstahabdır. Bu hususta varid olan şu ha­dîs delildir:
452- Kim bayram gecelerini (ibadetle) ihya ederse, (âhireti unutup dün­yaya bağlanmakla) kalblerin öldüğü gün onun kalbi ölmez.”
Yine şu rivayet vardır: “Kim, iki bayram gecesinde Allah’dan sevab bekleyerek ibâdet ederse, kalbler öldüğü zaman onun kalbi ölmez[1][7]
İmam Şafi’î ile İbni Mace’nin rivayetleri böyledir. Bu zayıf bir hadîstir. Ebu Ümâme’nin rivayetinden merfû ve mevkuf olarak bunu rivayet ettik.îki yönü ile de zayıftır; fakat faziletle ilgili hadîslerde müsamaha vardır. Ni­tekim kitabın başında bunu belirtmiştik.
Ne kadar bir zaman ibâdet etmekle gece ihya edilmiş olur, konusunda alimler ihtilâf etmişlerdir. Bu hususta en sağlam görüş, gecenin büyük bir kısmını ibâdetle geçirmektir. Muayyen bir vakit içerisinde geceleyin kal­kıp ibâdet etmekle o gece ihya edilmiş olur da, denmiştir.
İki bayram gecelerinde Tekbir getirmek müstahabdır. Fıtır (Ramazan) gecesi için, güneşin batışından itibaren imam bayram namazını kıldırma­ya kalkıp iftitah tekbirini alıncaya kadar geçen zaman içinde tekbir getir­mek müstahabdır. Ayrıca namazların arkasında ve diğer hallerde de tek­bir getirmek müstehaptır. İnsanların kalabahklaştığı yerlerde, yürürken, otururken, yatarken, yolda, mescidde ve yatarken çokça tekbir getirilir.
Kurban bayramı için, Arefe günü sabah namazından sonra başlayarak dördüncü günün ikindi namazının sonunda tamamlanmak üzere her farz namazdan sonra tekbir getirilir. (Hanefî mezhebinde bu tekbirlerin yapıl­ması vacibdir). Dördüncü günün ikindisinden sonra gelecek namazlar aka­binde tekbir getirilmez. Sahih olan ve uygulanan iş budur. Gerçi bu konu­da, hem bizim mezhebimizde, hem de diğerlerinde meşhur ayrılıklar var­dır; fakat endoğrusu, bizim söylediğimizdir. Bu hususta Beyhakî’nın Sü-nen’inden rivayet ettiğimiz hadîsler vardır. Ben bunların hepsini hadîs olarak ve mezheb görüşleri olarak “mühezzeb” şerhinde açıkça anlattım ve tek­birle ilgili işleri ayrmtılarıyle söyledim. Ben burada, özet olarak tekbirin esasına işaret ediyorum.
Bizim (Şafiî) alimlerimiz demişlerdir ki, tekbir sözü şöyle demektir:
Allâhu ekber, Allâhu ekber, Alîâhu Ekber
Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir” bu şekilde arka arkaya üç kez tekrarlanır. Her istenildiği zaman böyle söylenir.
İmam Şafi’î ve arkadaşları demişlerdir ki, şu sözler ilâve edilirse güzel olur:
Allâhu ekber kebîri, ve’l-hamdü lillâhi kesîrâ, ve sübhânellâhi bük-raten ve esîlâ, lâilaheillâlîâhu velâ na’büdu illâ iyyâhu, muhlisinelehu’d-dîne ve lev kerihe’l-kâfirûn, Lâ ilahe illâllâhu vahdehû. Sadaka va’dehû ve nasara abdehû ve hezeme’l-ahzâbe vahdehû lâ ilahe illâllâhu vallâhu ekber.”
Allah yüceler yücesidir. Çokça hamd Allah’a mahsustur. Akşam sa­bah Allah’ı noksanlıklardan tenzih ederiz. Allah’dan başka İlâh yoktur. Müşrikler hoşlanmasalar da, dinde ihlâs sahihleri olarak yalnız O’na ibâ­det ederiz. Allah’dan başka ilâh yoktur; yalnız O vardır. Verdiği sözde sa­dık olmuştur, kuluna yardım etmiştir ve yalnız kendi kudreti ile düşman birliklerini perişan etmiştir. Allah’dan başka ilâh yoktur, allan her şeyden büyüktür.”
âlimlerimizden bir kısmı demiştir; insanların âdet edindikleri şu şekil üzere tekbir getirmekte bir beis yoktur;
”Allâhu ekber. Allâhu ekber (Allâhu ekber) lâ ilahe illâllâhu vallâhu ekber, allâhu ekber ve lillâhi’l-hamd.”
Allah her şeyden büyüktür, allan her şeyden büyüktür (Allah her şey­den büyüktür).Allah’dan başka ilâh yoktur, Allah her şeyden büyüktür. Allah her şeyden büyüktür. Hamd Allah’a mahsustur.”
(Hanefî mezhebinde, Kurban bayramının arefe sabahında başlayıp bay­ramın dördüncü günü ikindi namazının sonunda tamamlanmak üzere ge­çen yirmi üç vaktin farzlarından sonra tekbir getirmek vacibdir).
Tekbir getirilen yirmi üç vakta ait günlerde kılınan her türlü namazdan sonra tekbir getirmek (Şafi’î mezhebinde) meşrudur, kılınan namaz farz olsun, nafile olsun, cenaze namazı olsun, kaza namazı olsun, adak namazı olsun, hüküm aynıdır. Bu namazların bir kısmında ihtilâf varsa da, onları ayrıntılı olarak anlatma yeri değildir, burası. Ancak benim söy­lediğim sahîh olanıdır. Fetva bunun üzerinedir ve bununla amel edilir.
Eğer imam, kendisine uyanın görüşüne aykırı oîarak bu teşrik (tekbir getirme) günlerinde tekbir getirirse, yahud aksine olarak, kendisine uya­nın görüşüne zıt şekilde tekbir getirmezse, imama uymuş olan kimse, bu hallerde imamın yaptığını yapar mı? Alimlerimiz bu hususta iki görüşe sahib olmuşlardır:
Bunlardan sahih olanı, imama uyan kimsenin kendi görüş ve inancına göre hareket etmesidir; çünkü imam selâm verdikten sonra, imamla ilgi kesilmiştir; artık ona uymak gerekmez. Fakat bayram namazı içinde imam ziyâde tekbir aldığı zaman, imama uyan kimsenin mezhebinde olmasa bi­le, ona tabî olması gerekir; çünkü namaz içinde imama uymak zorunluğu vardır.
(Hanefî mezhebinde, bayram namazlarının ilk farz tekbirlerinden sonra birinci rekâtta kıraattan önce üç tekbir ve ikinci rekâtta kıraattan sonra dört tekbir almak vacibdir. Şafi’î mezhebinde ise) bayram namazında, kı­raattan önce zaid tekbirleri getirmek sünnettir. Birinci rekâtta, iftitah tek­birinden başka yedi tekbir alınır.İkinci rekâtta, secdeden kalkma tekbirin­den başka, beş tekbir alınır.
Birinci rekâtın tekbirleri, istiftah (Sübhâneke) duasından sonra ve ki-raattan önce olur. İkinci rekâtta da, kıraata başlamadan önce tekbirler alınır. Her iki tekbir arasında:
Sübhâneelîahi, velhamdü lillâhi ve lâ ilahe illallâhu vallâhu ekber.”, demek müstahabdır. Alimlerimizin çoğu böyle demiştir. Alimlerimizin bazısı da, şöyle söylenir, demişlerdir:
Lâilahe illallâhu vahdehû. Lâ şerîke Iehu. Lehülmülkü ve lehülham-dü biyedihil-hayru ve hüve ala külli şey’in kadîr.”
Alimlerimizden Ebû Nasır b. Sabba’ ve diğerleri demişlerdir:
İnsanların âdet edindikleri şu şekilde söylemek güzeldir:
Allâhu ekber kebîra. Velhamdü lillâhi kesîrâ. Ve sübhânellâhi bükre-ten ve esîlâ.”
Bütün bu sözler birer kolaylıktır, bunlardan biri üzerinde durmak ve ona bağlanmak yoktur. Bu zikirlerin tümü terk edilmiş olsa ve ayrıca yedi ve beş tekbir terk edilse, namaz sahih olur ve sehiv secdesi gerekmez; (çünkü Şafi’î mezhebinde bu tekbirler sünnettir. Fakat Hanefî mezhebinde vacib olan tekbirin terkinden sehiv secdesi gerekir.) ancak fazilet kaçırılmış olur. Sahîh olan görüşe göre, bayram namazının kıraatına unutarak tekbirleri almadan başlansa, tekbirleri almak için geri dönülmez. İmam Şafi’î Haz­retlerinden rivayet edilen zayıf bir görüşe göre, tekbirlere dönülür.
Bayram namazının hutbelerine gelince, ilk kısım hutbede dokuz ve ikinci kısmında yedi tekbîr getirmek müstahabdır.
Bayram namazlarında müstahab olarak okunacak surelere dair bilgi, “Namazın zikirleri” bölümünde daha önce açıklanmıştı. O da, şudur: Bi­rinci rekâtta, Fâtiha’dan sonra “Kâf” suresi, ikinci rekâtta “kamer” su­resi okunur yahud istenirse, ilk rekâtta “El’A'lâ” suresi ve ikinci rekâtta “Gâşiye” sûresi okunur ki, bunları okumak müstahabdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalp Gözü Açmak İsteyenlere tavsiyeler - kalp gözünü açmak için dua ve zikirler

Aşağıdaki verilen tavsiyeler çok ağır olmakla birlikte süreyi kısaltmaya yöneliktir. Esma zikri yapanlar muhakkak Esmaül hüsnayı tamamen okumakla hergün dengeleme yapmaldır. Pek çok bereket ve feyz'e menba olan şu ayetler ayrıca kalb gözünü açmada tesirlidir. Necm Suresi Ayet 58 i  gunde 1153 defa okuyanin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Rahman diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Basit diyenin Kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Basir diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Nur diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Habir diyenin kulagi Ruhanilerin sesini duyar. Gunde 13.000 defa Ya Semi'u diyenin kulagi Ruhanilerin sesini duyar. Gunde 2207 defa Kaf suresi Ayet 22 i  okuyanin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 defa Ya Allamul Guyub diyenin Kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Ya Batin diyenin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 defa Ya Hayyu Ya kayyum diyenin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 Defa Besmele okuyanin kalp gozu acilir.

Ödemişli Merhum Ziya Sunguroglu’nun notları

HERŞEY RABITALIDIR Bu alemde mevcut olan bütün eşya her gün  razbıta  yapar. Mesela : Su,ateş,toprak ve eşcar gibi cümle mevcudat  rabıta  ile nurunu güneşten alır. Dünya güneşe rabıta yapar,güneş de Arş-ı A’la’ya . Arş-ı A’la da nurunu Cenab-ı Hakk’tan alır .  Eger dünya rabıta yapmamış olsa, içindekiler yaşayamaz.Çünkü nur olmayınca nebatat yetişmez ve agaçlar meyvedar olmaz .Ay ve semadaki diger yıldızlar dahi güneşe rabıta yaparak nuru ondan alırlar. Süleyman Hilmi Tunahan ( k.s.) Ödemişli Merhum Ziya Sunguroglu’nun notlarından. Bu yazıyı gönderen  Betül hoca ’ya teşekkür eder, sizlerinde dualarını bekleriz. . SİGORTA MESELESİ SİGORTA MESELESİ Bilcümle  menkul  ve  gayrimenkul  emvalin sigortası caizdir.Lakin hayat sigortası Hazreti Mevla’ya karşı yakışıksızlıktır.Hayatı sigorta etmek: ‘’  Ya Rabbi !  Ben senin verdigin bu hayatı satıyorum  ’’ manasına gelir. Süleyman Hilmi Tunahan ( k.s.) Ödemişli Merhum Ziya Sunguroglu’nun notlarından. ALİ İLİMLERİ SÜFLİYATA ALET ETMEK İmam-ı

kalp gözü nasil acilir

Aşağıdaki verilen tavsiyeler çok ağır olmakla birlikte süreyi kısaltmaya yöneliktir. Esma zikri yapanlar muhakkak Esmaül hüsnayı tamamen okumakla hergün dengeleme yapmaldır. Pek çok bereket ve feyz'e menba olan şu ayetler ayrıca kalb gözünü açmada tesirlidir. Necm Suresi Ayet 58 i  gunde 1153 defa okuyanin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Rahman diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Basit diyenin Kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Basir diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Nur diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Habir diyenin kulagi Ruhanilerin sesini duyar. Gunde 13.000 defa Ya Semi'u diyenin kulagi Ruhanilerin sesini duyar. Gunde 2207 defa Kaf suresi Ayet 22 i  okuyanin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 Subbuhun Kuddusun vel melaiketu ver ruh diyenin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 defa Ya Allamul Guyub diyenin Kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Ya Batin diyenin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 defa Ya Hayyu Ya kayyum diy