Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs 21, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Orada sen de benim kardeşimdin

Rahmetli Seyyid Kâzım Efendi ölümünden bir müddet evvel Balıkesir'e geldi.Hacı baba kendisini 15 gün kadar misafir etti. Artık dönmek istediğinde, götürmek için arabaya binmek üzere kapıya geldiğimizde, Hacı baba Kâzım Efendiye, "Efendim size hakkıyla hizmet edemedik çocukların hatası için özür dilerim" dedi. Seyyid Kâzım Efendi güldü ve "Ben o kadar memnunum ki, Peygamber Efendimiz, Hz. Ali Efendimiz, Hz. Fatıma Vâlidemiz hepsi senden memnun, hepsi hayır dualar ediyorlar" dedi. "Orada sen de benim kardeşimdin, sen de çıkabilirdin ama beni çıkardılar. Bu son görüşmemiz bana hakkını helal et ve duâ et" dedi. "Seyyid olmamızdan ötürü bir şeyler var ama sen de Seyyid sin" dedi ve epeyce duâ etti. Normalde her zaman araba ile yola çıkar çıkmaz konuşmaya başlardı. Bu son seferde Akhisar'a kadar hiç konuşmadı. Yolculuğun sonunda hayır duâlar etti.Çok kısa zaman sonrada vefât etti.

arabanın içersine bir nur girdi.

 1980 yılında ben, Hacı baba, bizim rahmetli Toplu Dayı, onun oğlu Mehmet Toplu, Halil Saygı 3 araba peş peşe Medine'ye gidiyoruz. Medine'ye 90-100 kilometre kalmıştı. Arabayı ben kullanıyordum. Bir anda, karşıdan bir ışık, bir nur çıktı, arabanın üzerine doğru geldi. Bir acaiblik oldu aynı ravza-ı mutahhara ve peygamber efendimiz… Ben ağlamaya başladım, hanım ağlıyor, Hacı baba ağlıyor, araba içerisinde hepimiz ağlıyoruz. Arabayı kullanmakta zorluk çekince, rüzgar vursun diye kafamı dışarı çıkardım. Buram buram ravza'nın kokusu geliyordu. Velhasıl yavaş yavaş Medine'ye vardık. Bir gün sonra, imamı Ali efendimizin mescidi'nin yakınlarından bir şeyler alıyorduk. Diğer arabadaki arkadaşlar bana "dün Medine'ye 90-100 km kala arabanın içersine bir nur girdi. Arabadaki herkes o nurun farkına vardı ve hepimiz ağladık" dediler. Peş peşe 3 arabada da aynı olay olmuştu. Bunun hikmeti nedir acaba, Hacı babaya soralım öğrenelim dediler. Hacı babam da abdest alma

Uşşâkî tarikatında Pîr Hazretlerinden sonra en fazla yıldızı parlak olan o olacak

Yıl sanıyorum ki 1980 idi, rahmetli Seyyid Kâzım Efendi ile Kınık'tayız. O zamanlar kendisini Kula'ya arabamla ben götürüp getiriyordum. Bu yüzden yolda bana, devaml ı bir şeyler anlatırdı. Neyse, bir caminin avlusundayız, abdest almış karşıdan geliyor. Ben de kenarda sigara içiyorum. Onu görünce sigarayı attım. Beni görmü ştü. "Ver bak ıyım bir sigara "dedi ve devamla "Oğlum babanızın kıymetini biliyor musunuz."dedi. Efendim, bunu bana 3-4 zat- ı muhterem aynı şekilde sormuştu dedim. "Oğlum Uşşâkî tarikatında Pîr Hazretlerinden sonra en fazla yıldızı parlak olan o olacak, yakında bütün tarikatlara da hizmet edecek, mânen nereye gitsem devamlı olarak karşıma çıkıyor." dedi. Bu olaydan bir ay s onra müsaade etti ve babam da kitap yazmaya başladı. Hacı baba o gün kahvaltıda Kâzım Efendiye bir rüya anlatmıştı. Rüyasında elinde hortum, Türkiye'yi bütünüyle sulamıştı.      Seyyid Kâzım Efendi sözlerine devamla "Aynı rüyâsında olduğu gibi bir z

Sen Hacı Nâci efendinin oğlu musun

Mekke'deyiz, yan ımızda rahmetli şeyh Mehmed Rûhi Efendi var. Afyon taraf ından da insanlar gelmiş. 40-50 kişi kadar oluyorduk. Sabah namazını kıldık, işrâkı bekliyoruz. İşrak namazından sonra da tavaf yapılıyordu. O zamanlar Kabe de kum havuzları vardı, Hac ı Mehmed Rûhi Efendi ve hacı baba (Nâci Efendi) ön tarafta idiler. Önlerinde iri yarı b ir zat gördüler, hemen birbirlerine sarıldılar. Sonra Hacı baba, Hacı Mehmed Rûhi Efendi ve diğer ihvanlarda o zat ın elini öptüler. Ben en geride kalm ıştım. Biraz sonra ben de elini öpmek istedim. Çenemden tutarak kaldırdı, "Sen Hacı Nâci efendinin oğlu musun" dedi. Evet efendim dedim, gülmeye başladı "Oğlum babanızın kıymetini biliyor musunuz" dedi ve devam etti. "Oğlum bir zaman gelecek her ş ey ondan sorulacak" dedi. Devamla, "Çok büyük bir zat olacak, şu anda büyük ama daha da büyük olacak" dedi ve ilâve etti. "O zama bize dua etsin" Efendim kimsiniz dedim. "Ben Fatihli Ömer'i

Onun yıldızı o kadar parlak ki

     Medine'de yaklaşık 35 gün kaldık. Orada Şeyh Fehmi Efendi her perşembe toplantısında Hacı Nâci Efendi nerde diye sorardı. Hacı baba abdestini alıp bir kenara oturur, Fehmi Efendi de onu hemen yanına alırdı. Orada kaldığımız 35 gün boyunca birkaç defa Hacı baba'yı methetti. Fehmi Efendi Konyalıydı. Fakat bütün tarikatlar tarafından da Medine'nin kutbu kabul ediliyordu. Şâzeli idi, oraya gençliğinde gitmişti, Velhasıl Medine'nin kutbu oluşunu tüm tarikatlar da kabul ediyordu. Bazen beni kenara çekip birçok şey (sırlarını) anlatırdı.      Hacı babamla ikimiz Mekke'ye hareketten önce ihramları giyip elini öpmeye gittik. Hacı baba elini öpünce ona, "o ğ lum sen biraz şöyle yürü bakayım " diyerek onu uzaklaştırdı.Biz yalnız kaldık. Sonra bana döndü ve sordu "o ğ lum babanızın kıymetini biliyor musunuz ? " Efendim, dedim bu yolculuğa çıkınca öğrenmeye başladım.      "Oğlum Onun yıldızı o kadar parlak ki bir zaman gelecek her taraf ondan sorul

Sıddık Nâci Eren UŞŞÂKÎ (k.s.)

Sıddık Nâci Eren UŞŞÂKÎ (k.s.) Hazretleri 1925 yılında babası Hacı Hafız Ali Efendi ve annesi Hanîfe hanımdan, Balıkesir'in Aktarma köyünde bu fani cihana teşrif etmiştir.     Küçük yaşta iken dahi haramlardan kaçınıp, oruç ve namazlarımı eda ederdi. Her zaman her yerde, Cenab-ı Hakk'ın rızasını düşünür, aşırı derecede muhabbet edip, Allah aşkından ağlayıp inlerdi.     1944 senesinde,19 yaşında iken asker oldu. Askerliğime devam ederken 1946 yılı içinde Uşşâkî Meşayihi, Üstad, Hacı Bekir Visâli Uşşâkî (k.s.) Hazretlerine intisap etmiştir.     1947 yılında askerlikten terhis olduktan sonra memleketi olan Balıkesir'in Aktarma köyüne geldi. Çiftçilik ile meşgul oldu.Tasavvuf yolunda almış olduğu vazifeleri aşk ve şevk ile noksansız olarak yapmaya devam etti. Üç sene kadar köyde kaldıktan sonra 1950 senesinde Balıkesir vilaye­tine hicret etti.     Balıkesir'e geldiğinde sık sık İzmir'e gidip mürşidinin mânevi sohbetlerinden istifâde etmiştir. O zat-ı muhteremin himmet