Efendi babam başka tekkelere giderdi,bir gün şeyhini ziyarete geldiğinde ,şeyhi ona: “evladım başka tekkelere gitme” dedi.
Ali Haydar Efendi (k.s) babam da ,kendi içinden demi ki: “ Bu, biraz kıskançlık işidir,şeyhim zannediyor ki,ben başka tekkelere giderek buradan soğurum,halbuki ben kat’i olarak kararımı verdim,buradan ayrılmam.
Efendi babam (k.s) anlattı ki: “Ben yine başka tekkelere gitmeye devam ediyordum,bir günü yine şeyhimi bandırmada ziyarete gittiğimde,bütün ihvanlarla birlikte Hatm-i Hâce yapmak için oturduk,ben şeyhimin solunda oturuyordum,Bilal efendi vardı ,Oda şeyhimin sağında oturuyordu,gözüm açık olarak oturuyor ve hatim-i hâce’de okunacak duâları okuyordum.
Şeyhim beni kolumdan tutarak, yaprak gibi kaldırıp ortaya koydu.İhvanların kimi ticaretle uğraşıyordu,kimi bakkaldı,Hatm-i Hâce taşlarını sayarken yorgunluktan kendilerinden geçiyorlar,taşlar ellerinden düşüyordu.
Bu durumu görünce ben:Her tekke bozuldu ,bu tekke bozulmadı diyorlar,halbuki bunların taşları da ellerinden düşüyor bu bozulmak değilmi? Diye içimden geçirdim.
O sırada Buhara Meşayıh ı kapı pencere dururken,duvarları geçerek geldiler,her biri bir müridin önüne geldi,onun eksik olan taşlarını tamamladı,sonrada Meşayıh tan her biri önündeki müride teveccüh etti.Benim önüme de Şah-ı Nakşibendi (k.s) Hazretleri oturmuştu,o da benim eksik olan taşlarımı tamamladı.
Şeyhim Nakşibendi (k.s) Hazretlerine : “oğlum Ali Haydar’a da siz teveccüh edermisiniz?” deyince,Şah-ı Nakşibendi h.z yüzünü Buhara’ya çevirerek “ben ona teveccüh etmem” dedi.
Bu korku ile ben bir sıçradım ki ,az kalsın başımı tavana vuracaktım,bir de baktım ki şeyhimin yanında oturuyorum,
Şeyhim eğilerek kulağıma dedi ki: “Bir daha başka tekkelere gider misin? Bak sahibi razı olmuyor ”meğer benim zuhurat olarak gördüklerimi şeyhim aşikar görüyormuş.
Yorumlar
Yorum Gönder