Ana içeriğe atla

KIYAMET



Kıyamet Gününde Şefaatçiler.

Kıyamet Gününde Şefaatçi
Kıyamet Gününde Şefaatçi

Kıyamet Gününde Şefaatçiler; Önce Peygamberler, Sonra Alimler, Sonra Da Şehidler Olacaktır:

Hafız Ebû Ya’lâ… Müminlerin emiri Osman b. Affan (r.a.)’dan rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Kıyamet gününde üç sınıf insan şefaat edecektir: Peygamberler, sonra âlimler, sonra da şehidler.

Ebubekir el-Bezzâr… Harb b. Şüreyh el-Bezzâr’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Ebû Cafer Muhammed b. Ali’ye dedim ki:

 Iraklıların sözünü ettiklerî şu şefaat hakkında ne diyorsun? Gerçek­ten şefaat var mıdır?

— Neyin (kimin) şefaatini soruyorsun?

— Muhammed (s.a.v.)‘in şefaatini soruyorum.

— Evet. Vallahi bu şefaat vardır. Allah’a yemin ederim ki; amcam Mu­hammed b. Ali b. Hanefiye, Ali’den naklederek Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Ümmetim için o kadar çok şefaat ederim ki, niha­yet Aziz ve Celil olan Rabbim bana seslenerek, “Razı oldun mu ey Muham­med?” diye sorar. Ben de: “Razı oldum ya Rab.” derim.”

İbn Ebi’d-Dünyâ… Avf b. Mâlik el-Eşcaî’den rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Dün gece Rabbimin katından biri yanıma gelerek beni, ümmetimin ya­rısının cennete girmesi ve şefaat ikilemi arasında seçim yapmak durumunda bıraktı. Ben de şefaati seçtim. Sahabîler: “Ey Allah’ın Rasûlii! Allah aşkına ve sahabilerin olmamız hatırına bizi de kendilerine şefaat edeceklerin arası­na kat. ” deyince Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Burada hazır bulunan­lar şahid olsunlar ki; şefaatim, ümmetimden, hiç bir şeyi Allah’a ortak koş-maksızın ölen kimseleredir.

Yakub b. Süfyan… Avf b. Mâlik’ten rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Rabbimin katından Cibril (a.s.) yanıma gelip beni iki şeyden birini seç­me durumunda bıraktı: Ya Ümmetimin yarısı cennete girecekti. Ya da şefa­atte bulunacaktım. Ben şefaatte bulunmayı seçtim.

Beyhakî… Şa’bî’den rivayet etti ki; Kâ’b b. Ucre şöyle demiştir:

Ya Rasûlallah! Şefaat, şefaat...” dedim. Rasûlullah (s.a.v.) şu cevabı verdi: “Şefaatim, ümmetimin büyük günah işleyenlerdedir.”

İmam Ahmed b. Hanbel… Huzeyfe’den rivayet etti ki; Ebubekir es-Sid-dık (r.a.) şöyle demiştir:

Bir gün Rasûlullah (s.a.v.) sabahladı, namazını kıldı. Sonra oturdu. Kuşluk vakti olunca güldü. Sonra yerinde oturdu. Derken öğlen, ikinci ve ak­şam namazlarını da kıldı. Bütün bunlar olup biterken o hiç konuşmuyordu. Nihayet yatsı namazını da kıldı. Sonra kalkıp ailesinin yanına gitti. İnsanlar banaRasûlullah (s.a.v.)‘e durumunu sormayacak mısın? Çünkü o bugün da­ha önce hiç yapmadığını yaptı!” dediler. Ben de durumu kendisine sordum. Bana şu açıklamada bulundu:

Evet. Bana dünya ve ahiret halleriyle ilgili manzaralar gösterildi. (Kı­yamet gününde Cenab-ı Allah, önceki ve sonraki ümmetleri aynı alanda top­layacak. İnsanlar şöyle kıtalara ayrılacaklar, nihayet çenelerine kadar tere gö­mülecekler ve o halde Âdem (a.s.)’e gidip diyecekler ki: “Sen beşeriyetin atasısın. Allah seni seçti. Rabbin katında bize şefaatçi ol.” Âdem (a.s.) ise şöyle cevap verir: “Sizin karşılaştığınız şeylerle ben de karşılaştım. Siz, baba­nız (Adem)’den sonra (ikinci) babanız olan Nûh (a.s.)’a gidin.”

Allah, Adem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini, İmrân ailesini âlemlere tercih etti.” (Âl-i İmrân. 3/33)

İnsanlar Hz. Nuh’un yanma gider ve derler ki: “Rabbin katında bize şe­faat et. Sen Allanın seçtiği, tercih ettiği, duasını kabul buyurduğu bir kimsesin­. Peygamberlerden hiç biri seninki gibi bir duâ yapmamıştır.” Hz. Nûh, onlara: “İstediğiniz şey yanımda yoktur. Ama siz İbrahim’e gidin. Çünkü Al­lah onu dost edinmiştir.” Yanına gittiklerinde Hz. İbrahim onlara: “İstediği­niz şey yanımda yoktur. Ama siz Musa’ya gidin. Çünkü Allah onunla konuş­muş ta konuşmuştur.” der. Yanına gittiklerinde Hz. Mûsâ onlara: “İstediği­niz şey yanımda yoktur. Ama siz Ademoğullannın efendisinin yanına gidin. Çünkü yer ilk olarak onun için yarılacak ve o, mezarından ilk çıkacak kişi olacaktır. Siz, Muhammed (s.a.v.)’e gidin.” der.

Yanıma gelirler. (Şefaat için) Rabbimden izin isterim. Bana izin verilir. O’nu gördüğümde  secdeye kapanırım. Yüce Allah dilediği bir süre kadar beni o halde bırakır. Sonra şöyle buyurur: “Başını secdeden kaldır. Konuş, sözün dinlenecektir. Şefaat et, şefaatin kabul edilecektir.” Başını kaldırıpta Aziz ve Celil olan Rabbim bana baktığında O’nun huzurunda secdeye kapa­nırım. O vaziyette bir cuma (hafta) kadar daha beklerim. Yüce Allah: “Başı­nı secdeden kaldır. Konuş, sözün dinlenecektir. Şefaat et, şefaatin kabul edi­lecektir.” der. Başımı kaldırıp ta Aziz ve Celil olan Rabbim bana baktığında O’nun huzurunda secdeye kapanırım. O vaziyette bir cuma (hafta) kadar da­ha beklerim. Yüce Allah: “Başını secdeden kaldır. Konuş, sözün dinlenecek­tir. Şefaat et, şefaatin kabul edilecektir.” der. Tekrar secdeye kapanmak Rab­bimin huzuruna vardığımda Cebrail pazumdan tutar ve hiç bir beşere öğret­mediği bir duayı bana öğretir. Ben de derim ki: “Ey Rabbim! Beni Âdemoğullarının efendisi olarak yarattın. Bunu övünmek için söylemiyorum. Kıya­met gününde yer ilk olarak benim için yarılacak ve mezardan çıkacak ilk ki­şi ben olacağım. Bunu da Övünmek için söylemiyorum.” Derken Eyle ile San’a arasındaki mesafeden daha fazla bir yeri dolduracak kadar ümmetim­den çok sayıda kişi. Kevser havuzuna (su içmeye) gelecektir. Sonra peygam­berler çağırılırlar. Allah’ın salât-ü selâmı üzerlerine olsun. Kimi peygamber bir toplulukla gelecek; kimi peygamber beş altı kişiyle gelecek, kimi pey­gamber de yalnız başına gelecektir. Sonra şehidler çağırılır. Onlar, diledikle­ri kimselere şefaat ederler. Şehidler böyle yaptıktan sonra yüce Allah: “Ben merhametlilerin en merhametlisiyim. Allah’a hiç bir şeyi ortak koşmayan kimseleri de cennete koyun.” diye emreder. Onları da cennete koyarlar. Son­ra yüce Allah “Cehenneme bakın bakalım. Orada hiç bir hayırlı amel bulabi­lecek misiniz?” diye sorar. Cehenneme bakar, orada bir adama rastlar ve ona: “Hiçbir hayırlı amel işledin mi?” diye sorarlar. O da şöyle cevap verir: “Ha­yır. Sadece alışverişte insanlara müsamahalı davranırdım.” Bunun üzerine Cenab-ı Allah: “Kendisi diğer kullarıma nasıl müsamahalı davranmışsa siz de bu kuluma müsamaha gösterin.” der. Sonra cehennemden bir adam çıka­rırlar. Ona: “Hiç hayır yaptın mı?” diye sorarlar. O da: “Hayır. Yalnız çocuk­larıma şu vasiyette bulunmuştum: ‘Ben öldüğümde beni ateşle yakın. Sonra beni öğütür gibi ufalayın. Sürme haline geldiğimde beni deniz kıyısına götü­rüp rüzgara vererek savuran. Vallahi o zaman âlemlerin Rabbi beni artık hiç yakalayıp azablandıramaz’!” Yüce Allah o adama sorar:

— Neden böyle yaptın?

— Senden korktuğum için.

 En büyük mülke sahib olan hükümdara bak! Onun mülkü kadar mülk ve on kat fazlası sana verilecektir!

 Sen en büyük hükümdar olduğun halde benimle niye alay ediyorsun? Resûlullah (s.a.v.): “Kuşluk vaktinden beri beni güldüren, işte buydu.”dedi.

İmam Ahmed b. Hanbel… Ebû Saîd’den rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Sırat köprüsü cehennemin iki yakasının üzerine kurulur. Üzerinde hur­ma dikeni gibi dikenler vardır. Sonra insanlar onun üzerinden geçerler. Kimi selâmetle geçip kurtulur. Kimi yaralanarak geçip gider. Kimi yakalanıp ce­henneme düşer. Cenab-ı Allah, kullar arasında hüküm verme işini tamamla­dıktan sonra müminler, dünyadayken kendileri gibi namaz kılıp, zekât veren, oruç tutan, hac eden, gaza yapan bazı adamları aramaya başlar ve şöyle der­ler: “Ya Rab! Kullarından bazıları dünyadayken bizimle beraber ve bizim gi­bi namaz kılar, zekât verir, oruç tutar, hacceder ve gaza yaparlardı. Ama şim­di onları göremiyoruz?!” Cenab-ı Allah, müminlere der ki: “Cehenneme gi­din. Bu dediklerinizden orada bulduklarınızı ateşten çıkarın.” Müminler ce­henneme gider, onları orada bulurlar. Ateş onları amellerine göre yakalamış­tır: Kimini ayaklarına kadar, kimini bacaklarının yarı yerine kadar, kimini dizlerine kadar, kimini beline kadar yakalamıştır. Ama yüzlerini bürümemiştir. Onları ateşten çıkarıp hayat suyuna atarlar.” Ashab: “Hayat suyu nedir ey Allah’ın Rasûlü?” diye sorduklarında, Rasûlullah (s.a.v.) şu cevabı verdi: “Cennetliklerin yıkandığı sudur. (O suda yıkanınca) tarladaki ekin gibi biter-ler”.Bir defasinda da şöyle demişti: Ekin, selin (ardı sıra yerde kalan) köpü­ğünün içinde biter.) Sonra peygamberler, ihlâslı olarak ‘Allah’tan başka ilâh yoktur` diye şehadet getirmiş olanlar için şefaatte bulunarak onları cehen­nemden çıkarırlar. Sonra da Cenab-ı Allah kendi rahmetiyle, cehennemdekilere tecelli eden ve kalbinde zerre ağırlığınca imân bulunan hiç bir kulu ora­da bırakmaz, mutlaka çıkarır.

İmam Ahmed b. Hanbel… Ebû Saîd’den rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Cehennemlikler, o ateş ehlidir ki, onlar orada ölmezler ve dirilmezler. Cenab-ı Allah, kendilerine merhamet etmek istediği kimseleri cehennemde öldürür. Sonra onları gurup halinde hayat nehrine koyar. Onları dağıtır. (Ya­hut onlar hayat nehrine ya da cennet nehrine açılırlar.) Sonra da sel artığı su­lardaki bitkiler gibi biterler. Ağacı hiç görmüyor musunuz? Önce yeşerir, sonra sararır, ardından tekrar yeşil olur.” Bazıları dediler ki: Rasûlullah (s.a.v.) böyle derken badiyedeymiş gibiydi.

İmam Ahmed b. Hanbel… Ebû Saîd’den rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Cehennemlikler, o ateş ehlidir ki; orada ölmez ve dirilmezler. Onlar o kimselerdir ki suçları (ya da günahları) sebebiyle cehenneme girerler. Yüce Allah onları öyle bir öldürüşle öldürür ki adeta kömür haline gelirler. İşte o zaman Cenab-ı Allah ohlara şefaat edilmesine izin verir. Onlar toplu olarak getirilip cennet ırmaklarına serpiştirilirler. Cenab-ı Allah: “Ey Cennetlikler! Bunlara su gönderin” der. Sonra onlar, sel köpüğünde biten tahıllar gibi bi­terler.” Bu hadisi dinleyen ashaptan biri: “Rasûlullah (s.a.v.) böyle derken badiyedeymiş gibiydi.” dedi.

İmam Ahmed b. Hanbel… Ebû Nadre’den rivayet etti ki; Ebû Saîd el-Hudrî şöyle demiştir:

İnsanlar üzerinde kancalar, dikenler ve çengeller bulunan ve bunlara ta­kılmaktan da kurtulamayacakları cehennem köprüsünden geçmek durumun­da bırakılırlar. Kimi o köprüden yıldırım gibi, kimi rüzgar gibi, kimi rahvan at gibi geçip gider. Kimileri de sürünerek geçip giderler.

Cehennemliklere gelince onlar orada ölmezler ve dirilmezler. Günah­kârlar ise günahları nedeniyle yakalanıp yakılırlar. Adeta kömür haline gelir­ler. Sonra Cenab-ı Allah onlara şefaat edilmesine izin verir de guruplar ha­linde cehennemden alınıp bir ırmağa atılırlar. Orada sel köpüklerinde biten bitki gibi biterler. Evet, Rasûlullah (s.a.v.) bu konuda şöyle buyurdu:

Cehenneme en yakın bir adam çıkarılıp cehennemin kenarına getirilir. Yüce Allah’a şöyle der:

 Ya Rab! Yüzümüzü cehennemden başka tarafa çevir.

 Bundan başka bir şeyi benden istemeyeceğine dâir ahdine ve zimme­tine yemin eder misin?

— Ahdime ve zimmetime yemin ederim ki, başka bir şeyi istemeyece­ğim senden.

Cenab-ı Allah onun yüzünü başka tarafa çevirir. O esnada bir ağaç gö­rür ve şöyle der:

 Ya Rab! Beni şu ağaca yaklaştır da gölgesinde gölgeleneyim ve mey­vesinden yiyeyim.

— Bundan başka bir şeyi benden istemeyeceğine dâir ahdine ve zimme­tine yemin eder misin?

— Ahdime ve zimmetime yemin ederim ki, başka bir şeyi istemeyece­ğim senden.

Cenab-ı Allah onu o ağaca yaklaştırır. Ama adam o esnada öncekinden daha güzel bir ağaç görür ve şöyle der:

— Ya Rab? Beni şu ağacın yanına götür de gölgesinde gölgeleneyim ve meyvesinden yiyeyim.

 Bundan başka bir şeyi benden istemeyeceğine dâir ahdine ve zimme­tine yemin eder misin?

— Ahdime ve zimmetime yemin ederim ki, başka bir şeyi istemeyece­ğim senden.

Cenab-ı Allah onu o güzel ağacın yanına götürür. O esnada adam (önce­kilerden daha güzel) üçüncü bir ağaç görür ve şöyle der:

 Ya Rab? Beni şu ağacın yanına götür de gölgesinde gölgeleneyim ve meyvesinden yiyeyim.

- Bundan başka bir şeyi benden istemeyeceğine dâir ahdine ve zimme­tine yemin eder misin?

— Ahdime ve zimmetime yemin ederim ki, başka bir şeyi istemeyece­ğim senden.

Cenab-ı Allah onu o ağacın yanına götürür. Adam insan topluluğunu(cennette) görüp seslerini işitince ‘Ya Rab! Beni cennete koy‘ der. Adam cennete konulur. Kendisine dünya ve bir o kadarı daha verilir. (Başka bir ri­vayette ise şöyle denilmiştir: Adam cennete girer. Kendisine dünya ve on ka­tı daha verilir).”

İmam Ahmed b. Hanbel… Amr b. Saîd’den rivayet etti ki; Ebû Hüreyre şöyle demiştir: Peygamber (s.a.v.)’e: “Kıyamet gününde senin şefaatin sebe­biyle en fazla bahtiyar olacak insan hangisidir?” diye sordum. Buyurdu ki:

Ey Ebû Hüreyre! Senin hadise tutkun olduğunu gördüğüm için bu ha­disi senden önce hiç kimsenin bana sormayacağını tahmin etmiştim doğrusu. Kıyamet gününde benim şefaatim sebebiyle en fazla bahtiyar olacak insan, kendiliğinden ihlâslı olarak lâilahe illallah diyen kimsedir.

Bu, Buharî ve Müslim’in sıhhat şartlarına uygun sahih bir hadistir.

İmam Ahmed b. Hanbel… Muaviye b. Ma’teb el-Hüzelfden rivayet etti ki; Ebû Hüreyre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’e: “Şefaat konusunda Rabbin senden ve murâd eyledi?” diye sordum. Buyurdu ki:

Muhammed’in canım kudret elinde bulunan zât’a yemin ederim ki; senin ilme tutkun olduğunu gördüğümden dolayı ümmetimden ilk senin bu soruyu bana soracağını tahmin etmiştim doğrusu. Muhammed’in canı kudret elinde bulunan zât’a yemin ederim ki; insanların cennet kapısında durmaları beni şefaatimin tamam olmasından daha çok ilgilendirip düşündürmektedir. Şefa­atim, “Allah’tan başka ilâh yoktur” diyerek ihlaslıca şehadette bulunan, kal­bi dilini ve dili de kalbini doğrulayan kimseleredir.

İmam Ahmed b. Hanbel… Ebû Hüreyre’den rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Her peygamberin yaptığı bir duâ vardır. Ben duamı âhirette ümmetime şefaat olarak gizlemek istiyorum.”

Kâ’b'ül Ahbar, bu hadisi kendisine nakleden Ebû Hüreyre’ye: “Sen bu­nu Rasûlullah (s.a.v.)’in kendisinden mi işittin?” diye sormuş, Ebû Hüreyre de “Evet” diye cevap germişti.

Müslim, bu hadisi nıünferid olarak rivayet etmiştir.

İmam Ahmed b. Hanbel… Hz. Osman’ın azatlısı Ebû Dâre’nin şöyle de­diğini rivayet etmiştir:

Bakî’ mezarlığında Ebû Hüreyre ile beraberdik. Bir ara onun şöyle de­diğini duyduk: “Kıyamet gününde Muhammed (s.a.v.)’in şefaatini insanlar arasında en iyi bilen benim!” Böyle demesi üzerine insanlar gelip etrafında toplandılar ve: “Haydi, Allah sana rahmet etsin. Sözün gerisini getir.” dedi­ler. Ebû Hüreyre dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle duâ etti: “Allahım! Sana inanmış ve sana ortak koşmamış olarak huzuruna gelen her kulu bağışla.”

Beyhakî… Ümmü Habibe’den rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Benden sonra ümmetimin ne gibi durumlarla karşılaşacakları, birbirle­rinin kanlarını akıtacakları hakkında sen ne dersin? Önceki ümmetler hakkın­da Cenab-ı Allah bu hususta ne karar vermiş ise ümmetim hakkında da öyle karar vermiştir. Bu nedenle ben, Cenab-ı Allah’tan beni ümmetime şefaatte yetkili kılmasını diledim. Oda yetkili kıldı.”

Beyhakî bunun senedinin sahih olduğunu söylemiştir.





Kıyametin şartlarını, kıyametin alâmetlerini, surun üfürülüşünü, zelzele ve insanların perişanlığını bildirir



Kıyametin şartlarını bildirir.
Kıyametin şartlarını bildirir.

Kıyametin şartlarını, kıyametin alâmetlerini, surun üfürülüşünü, zelzele ve insanların perişanlığını, yaratıkların helakini ve göklerin harap olmasını bildirir.

Ey aziz, malûm olsun ki, sadece muhaddisler ittifak etmişlerdir ki: Kıyametin şartları ve kıyametin alâmetleri iki çeşittir. Biri gizli alâmetler, biri de açık alâmetlerdir.

Gizli alâmetler: İnsandan izzet, hürmet, muhabbet, şefkat, edep, haya, cömertlik, ahde vefa, doğruluk, safa, dostluk, takva, şeriatın yürürlükten kalkması gibi. Şehirlerde mescitlerin çoğalması ve cemaatin azalması, binaların yüksek olması, elbiselerin incelmesi, kadınların ve çocukların hakimiyeti ele geçirmesi, kadınların erkekler, erkeklerin kadınlara benzemesi, homoseksüelliğin ve kadınlar arasında seviciliğin yaygınlaşması, eşyanın bereketinin azalması, akraba ziyaretinin ve şeriata uygun alış-verişin kesilmesi, kötülerin hürmet görmesi, iyilerin hakir görülmesi, cariyelerin efendilerini doğurması, kan dökülmesi, fisk ve fücurun artması ve kabirlerin süslenmesi gibi işlerdir ki, bunlara kıyametin şartları dahi derler.

Açık alâmetler: Kıyametin açık alâmetleri ondur.

1- Deccalın çıkışı.

2- Üç gece üstüste ay tutulması.

3- Üç sene boyunca yedi iklimde kıtlık olması.

4- Büyük bir dumanın her tarafı kaplaması.

5- İsa aleyhisselamın Şam’daki beyaz minare üzerine inip, Deccal’ı öldürerek, Şeriat-ı Muhammediyye ile amel etmesi.

6- Resul-ü Ekrem’in soyundan Mehdi çıkıp, kırk yıl adâlet üzere gidip, Hazreti İsa aleyhisselamı bulması.

7- Dâbbe-tül-Arz’ın vücuda gelmesi.

8- Ye’cüc ve Me’cüc’ün İskender seddinden çıkarak, yedi iklimi istilâ etmesi.

9- Hazreti İsa aleyhisselamın Mekke-i Mükerreme’ye gelip, buradan ahirete gitmesi; bundan sonra da Kâbe’nin yıkılması.

10- Güneşin batıdan doğup, orada dolanması.

Bu şartların ve alâmetlerin ortaya çıkmasından sonra misk ve anber kokusu gibi serin ve temiz rüzgâr esip, müminlerin ruhları bu rüzgârın tatlılığıyla çıkar. Bundan sonra Kur’an-ı Kerim’in hükümleri yeryüzünden kalkıp, halkın cümlesi cehalette kalır. Yüz yıl dahi öyle gider.

Müfessirler dahi ittifak etmişlerdir ki: Bütün bunlardan sonra Hak Taâlâ, İsrafil aleyhisselama suru üfürmekle emreder. Hemen o an surun narasının heybetinden yedi gökte olan meleklerin ve yedi yerde olan yaratıkların cümlesi, kıyamet koptu sanıp, yüzleri üzere düşüp, kendilerinden geçerler. Gökler ve yerler titreyiş ve sarsıntıyla düşüp, yıldızlar dökülür. Saçlar, sakallar ağarıp, hamileler doğurup, insanların cümlesi kendinden gidip, sarhoşlar misali kalırlar. Bu, surun ilk üfürülüşüdür ki, ondan bu heybetleri alırlar. Kırk yıl dahi bu minval üzere gider. Bundan sonra Hak Taâlâ, İsrafil aleyhisselama yine sura üfürmekle emreder. Bunun üzerine o dahi ikinci üfleyişte suru öyle güçlü üfler ki, şiddetinden bütün dağlar o demde düzlenerek yerlerinden kopup, havaya çıkıp, atılmış pamuk gibi bulut olurlar. Yedi gök, pare pare olup, yeryüzüne su gibi eriyip dökülürler. Denizlerin suyu kupkuru olup, güneş ve ayın ışığı gidip, kapkara olurlar. Cihanı karanlık kaplayıp, arş-ı âlâdan aşağıların aşağısına belki perde altına dek, her ne kadar yaratık ve melek varsa cümleten helâk olup, fena bulurlar. Ancak Allah’a yakın meleklerden sekiz melek kalırlar. Onlar; Cebrail, Mikail, Rıdvan ve Azrail’dir. Öteki dördü; arşın taşıyıcılarıdır ki, birisi İsrafildir. Bundan sonra Azrail aleyhisselam, o yedi meleğin dahi ruhlarını kabzeder. En son kendi ruhunu kabzederken bir çığlık atar ki, narasının sadası gökleri geçip, yerlere gider.

Şu halde her can, ölümü tadıp, yok olur. İki âlemde bir kimse kalmayıp, ancak Celal ve ikram sahibi olan Allah Taâlâ kalır. Bu âlem, harap, boş, tenha virane gibi, kırk yıl daha bu durum üzere kalır. Ve kimse olmadığından yine kendisi: “Her şeye galip olan tek Allah’ın!” (40/16) deyip, kendi kendisine cevap eder.





Kıyamet Gününde Rasûlullah (S.A.V.) Kimlere Şefaat Edecektir ?



Kıyamet Gününde Rasûlullah (S.A.V.) Kimlere Şefaat Edecektir ?
Kıyamet Gününde Rasûlullah (S.A.V.) Kimlere Şefaat Edecektir ?

Kıyamet Gününde Rasûlullah (S.A.V.) Nefsinin Yularını Salıveren Ve Günah Yükünü Ağırlaştıran  :

Hafız el-Beyhakî… Câbir b. Abdullah’tan rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Kıyamet gününde şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyen kimse­leredir.”

Bu hadisi Câbir’den rivayet eden Muhammed diyor ki: Ben, “Ey Câbir bu nedir?” diye sordum. Câbir şöyle cevap verdi: Evet ey Muhammed. Bir kimsenin iyilikleri kötülüklerinden fazla olursa, o kimse hesaba çekilmeksi-zin cennete girer. Bir kimsenin iyilikleriyle kötülükleri eşit sayıda olarsa, o kimse kolay bir hesaba çekilir, sonra da cennete girer. Rasûlullah (s.a.v.)’in şefaati, nefsinin yularını salıverip sırtının günah yükünü ağırlaştıran kimse­leredir.

Beyhakî… Câbir’den rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şu âyet-i kerîme­yi okudu:

Onlar Allah’ın hoşnud olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler. O’nun korkusundan titrerler.” (Enbiyâ, 21/28) Bu âyeti okuduktan sonra Rasû­lullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Şefaatim; ümmetimden büyük günah işleyen­leredir.

Beyhakî dedi ki: Bu âyet ve hadisin zahirinden anlaşılıyor ki, büyük gü­nah işleyenlere şefaat etmek, Rasûlullah (s.a.v.)’e özgüdür. Melekler, ancak küçük günah işleyenlere şefaat edeceklerdir. Âyetten anlaşılıyor ki, kendisi­ne şefaat edilecek olan kimse; her ne kadar şirkten aşağı derecede büyük gü­nahları olsa da, imânı nedeniyle Allah’ın kendisinden hoşnud olduğu kimse­dir. Şu halde âyetten anlaşılıyor ki; kâfirlere şefaat edilmeyecektir. Zira Ce­nab-ı Allah buna izin vermemiştir. Kâfire şefaatin caizliğine inanmaya da ra­zı olmamıştır.

İmam Ahmed b. Hanbel… Câbir b. Abdullah’tan rivayet etti ki; Rasûlul­lah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Her peygamberin kendi ümmeti için yaptığı müstecab bir duası vardır. Ben de duamı, kıyamet gününde ümmetime şefaat olarak sakladım.”

İmam Ahmed b. Hanbel… Câbir’den rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) Şöyle buyurmuştur:

Cennetliklerle cehennemlikler birbirlerinden ayrılıp da cennetlikler cennete, cehennemlikler de cehenneme girdiklerinde, peygamberler kalkıp Şefaat ederler. Onlara: “Haydi gidin bakalım. Kalbinde zerre kadar bir kırat kadar imân bulduğunuz kimseyi cehennemden çıkarın” denir. O denilen va­sıftaki kimseleri cehennemden çabucak çıkarırlar. Sonra yine şefaat ederler.Kendilerine: “Haydi gidin bakalım. Kalbinde bir hardal tanesi ağırlığınca imân bulduğunuz kimseleri cehennemden çıkarın” denir.

Sonra Cenab-ı Allah: “Şimdi de ben kendi ilim ve rahmetimle bazıları­nı cehennemden çıkaracağım.” der. Peygamberlerin cehennemden çıkardıklarından kat kat fazlasını çıkarır. Çıkardıklarının boyunlarına “Allah’ın azat ettikleri” ibaresi yazılır. Sonra onlar cennete girerler. Orada onlara “Cehen­nemlikler” adı verilir.”

İbn Ebi’d-Dünyâ… Saîd b. Mühelleb’den rivayet etti ki; Talk b. Habib şöyle demiştir:

Ben önceleri şefaati şiddetle inkâr edenlerdendim. Derken Câbir b. Ab­dullah’la karşılaştım. Cehennemliklerin cehennemde ebedi kalacaklarını ifa­de eden âyetlerden bildiğim kadarını ona okudum. Bana dedi ki: “Ey Talk! Kendini Allah’ın kitabım benden daha çok okuyan ve Rasûlünün sünnetini de benden daha iyi bilen biri mi sanıyorsun? Okuduğun âyetlerde kastedilen­ler, müşriklerdir. Ama şefaate mazhar olacak olanlar; bazı günahlar işleyen­ler ve bu günahlar nedeniyle azâb görenler, sonra da cehennemden çıkarılan­lardır.”Böyle dedikten sonra Câbir, eliyle kulaklarını göstererek, “Eğer şim­di okumakta olduğumuz bu âyetleri de o zaman da okumakta olduğumuz hal­de Rasûlullah (s.a.v.)’in şefaatten bahsettiğini duymamış isem bu kulaklarım sağır olsunlar!

İmam Ahmed b. Hanbel… Ali b. Zeyd b. Ebi Nadre’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: İbn Abbas, Basra Camiinin minberinde bize bir hutbe irâd etti. Hutbede bize Rasûlullah (s.a.v.)’in şu hadisini aktardı:

Her peygamberin mutlaka dünyada karşılığını aldığı bir duası olmuş­tur. Ben duamı, kıyamet gününde ümmetime şefaat olarak sakladım. Kıya­met gününde ben Âdemoğullannın efendisiyim. Bunu övünmek kastıyla söy­lemiyorum. Mezarı açılıp yerden ilk çıkacak olan benim. Bunu da övünmek kastıyla söylemiyorum. Livâül hamd (hamd sancağı) o zaman elimde olacak­tır. Bunu da övünmek kastıyla söyemiyorum. Âdem (a.s.) ve ondan sonraki­ler, sancağımın altında duracaklardır. Bunu da övünmek kastıyla söylemiyo­rum. Kıyamet gününde insanların (haşir yerinde) bekleyişi uzayacaktır. Bir­birlerine, “Beşeriyetin babası Adem’e gidelim de aramızda hüküm vermesi için Rabbimiz katında bize şefaatçi olsun.” derler. Yanına gidip ona derler ki:

Ey Adem! Sen Allah’ın kendi eliyle yarattığı, Cennetine yerleştirdiği, me­leklerini de secde ettirdiği bir kimsesin. Rabbinin katında bize şefaatçi ol da hakkımızda hüküm versin.” Âdem (a.s.) onlara şöyle cevap verir: “Ben bu is­tediğinizi yapacak durumda değilim. Çünkü ben, işlediğim bir günah nede­niyle cennetten çıkarıldım.” Bugün ben ancak kendi nefsimi düşünmekteyim. Ama siz İbrahim Halil (a.s.)’e gidin.” İbrahim (a.s.)’a gider ve: “Ey İb­rahim! Rabbin katında bizim için şefaat et de aramızda hüküm versin.” der­ler. İbrahim (a.s.)onlara şöyle der:

Ben bu istediğinizi yapacak durumda de­ğilim. Çünkü ben İslâm için üç kez yalan söyledim.” Vallahi o bunları söy­lerken sadece dini savunmaya çabalamıştı. “Ben rahatsızım” (Saffat, 37/89) de­mişti. Oysa rahatsız değildi. Putları kimin kırdığını soranlara demişti ki: “Belki onu şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa onlara sorun.” (Enbiya, 21/ 63). Hükümdarın huzuruna getirildiğinde karısı için, “Bu benim kardeşim­dir” demişti. “Bugün ben sadece kendi nefsimi düşünüyorum. Ama siz, Allah’ın elçi yaparak ve dünyada kendisiyle konuşarak seçtiği Musa’ya gi­din.” Hz. Musa’nın yanına gidip şöyle derler: “Rabbin katında bizim için şe­faat et de aramızda hüküm versin.” Hz. Musa onlara der ki:

Ben bu istedi­ğinizi yapacak durumda değilim. Çünkü ben hiç kimseyi öldürmemiş bir adamı öldürdüm.Bugün ben ancak kendi nefsimi düşünüyorum. Ama siz: Allah’ın ruhu ve kelimesi İsa’ya gidin.” Hz. İsa’ya gider ve ona: “Rabbin ka­tında bizim için şefaat et de aramızda hüküm versin.” derler. İsâ (a.s.) onla­ra cevaben der ki: “Ben bu istediğinizi yapacak durumda değilim. Çünkü ben, Allah’tan başka bir tanrı edinildim. Bugün ben ancak kendi nefsimi düşünüyorum. Bakın hele siz şu işe ne dersiniz? Ağzı mühürlü bir kabın için­deki şeyi, mührü kırmadan ele geçirmek mümkün müdür?” İnsanlar “Hayır” deyince, sözüne şöyle devam eder: “Doğrusu Muhammed (s.a.v.)peygam­berlerin hatemi(mührü)dir. Bugün o burada hazırdır. Onun önceki ve sonra­ki günahları bağışlanmıştır.” İnsanlar yanıma gelir ve “Ya Muhammed! Rab­bin katında bizim için şefaat et de hakkımızda hüküm versin.” derler. Onla­ra: “Ben buna varım” derim. Nihayet Cenab-ı Allah, dilediği ve Razı olduğu kimselere şefaat etmeme izin verir.

Yaratıkları arasında hüküm vermek iste­diğinde, bir seslenici şöyle ünler: “Muhammed ve ümmeti nerede?” Biz hem sonrakileriz hem de öncekileriz..Son gelen ümmetiz, ama ilk hesaba çekilecek ümmetiz. Ümmetler, geçmemiz için bize yol açarlar. Yüzümüz, el ve ayak­larımız abdestin etkisiyle parıldar vaziyette yolumuza devam ederiz. Bizim için ‘Neredeyse bu ümmetin hepsi peygamber olacaktı.’ denilir. Cennetin ka­pısına gelir, kapının halkasını tutar, kapıyı çalarım. Sen kimsin? derler. “Ben Muhammedim” derim. Kapı açılır. Aziz ve Celil olan Rabbimi, kürsüsünün (ya da tahtının) üstünde görürüm. Huzurunda hemen secdeye kapanırım. O’nu benden önce hiç kimsenin söyleyemediği sözlerle överim. Benden son­ra da hiç kimse O’nu bu şekilde övemeyecektir. “Ey Muhammed! Başını sec­deden kaldır. Dile, ne dilersen verilecektir. Konuş, sözün dinlenecektir. Şe­faat et, şefaatin kabul edilecektir.” denir. Ben: “Ey Rabbim! Ümmetim, üm­metim…” derim. Cenab-ı Allah: “Kalbinde şöyle ve şöyle ağırlıkta (neyin ağırlığında olacağını Rasûlullah bildirmiş, ama Ravi Hammad, o kelimeyi aklında tutamamıştır.) imân bulunan kimseleri cehennemden çıkar.” diye emreder. Tekrar secdeye kapanır ve diyeceklerimi derim. Cenab-ı Allah: “Başını secdeden kaldır. Konuş, sözün dinlenecektir. Dile, ne dilersen veri­lecektir. Şefaat et, şefaatin kabul edilecektir.” der. Ben: “Ey Rabbim! Ümme­tim, ümmetim…” derim. Cenab-ı Allah: “Kalbinde şöyle ve şöyle ağırlıkta (bu defa öncekinden küçük bir şeyin adını verir) imân bulunan kimseleri ce­hennemden çıkar.” diye emreder. Tekrar dönüp Rabbimin huzurunda secde­ye kapanır ve aynı şeyleri söylerim. Cenab-ı Allah bana: “Başını secdeden kaldır. Konuş, sözün dinlenecektir. Şefaat et, şefaatin kabul edilecektir.” der. Ben: “Ey Rabbim! Ümmetim, ümmetim...” derim. Cenab-ı Allah buyurur: “Kalbinde şöyle ve şöyle ağırlıkta (bu defa öncekinden daha küçük bir şeyin adını verir) imân bulunan kimseleri cehennemden çıkar.

Taberanî… İbn Abbas’tan rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyur­muştur:

Şefaatim, ümmetimin büyük günah işleyenleri içindir.

İmam Ahmed b. Hanbel… Abdullah b. Ömer’den rivayet etti ki; Pey­gamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Şefaat etmek ve ümmetimin yarısının cennete konulması ikilemi ara­sında bir seçim yapmak durumunda bırakıldım. Ben şefaat etmeyi seçtim. Çünkü şefaat daha genel ve daha yeterlidir. Siz şefaatin takvalar için yapı­lacağını mı sanıyorsunuz? Hayır, o Allaha dönen günahkârlar içindir.”

Müslim… Abdullah b. Amr b. Âs’tan rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.), Hz. İbrahim’in sözlerini nakleden şu âyet-i kerimeyi okudu:

Rabbim! O putlar çok insanları saptırdı. Bana uyan bendendir. Bana karşı gelen kimseyi sana bırakırım; sen bağışlarsın, merhamet edersin.” (İbra­him, 14/36}

Sonra, Hz. isa’nın sözlerini nakleden şu âyet-i kerimeyi okudu: “Onlara azâb edersen, doğrusu onlar senin kullarındır. Onları bağışlarsan, güçlü olan, Hakim olan şüphesiz ancak sensin.” (Mâide, 5/118)

Sonra da Hz. Nuh’un sözlerini nakleden şu âyet-i kerimeyi okudu: “Rabbim! Yeryüzünde hiç bir inkarcı bırakma.” (Nûh, 71/26)

Bu âyetleri okuduktan sonra Rasûlullah (s.a.v.) ellerini kaldırıp “Alla-hım! Ümmetim, ümmetim...” dedi ve ağladı. Bunun üzerine Cenab-ı Allah buyurdu ki: “Ey Cibril! Muhammed’e git. Niçin ağladığını (onun niçin ağla­dığını Rabbini daha iyi bilir.) ona sor.” Cebrail ona gelip niçin ağladığını sor­du. Rasûlullah(s.a.v.),.ağlamasının nedenini ona bildirdi. Cebrail de gidip bu nedeni Rabbine bildirdi (oysa o nedeni? Rabbin -kendisine anlatılmasa da-çok iyi biliyordu.)Bunun üzerine yüce Allah buyurdu: “Ey Cibril! Muham­med’e git ve ona de ki: Doğrusu biz seni ümmetin konusunda memnun ede­cek ve Üzmeyeceğiz.”

Beyhakî… Abdurrahman b. Ebi Ukayl’ın şöyle dediğim rivayet etmiştir: Bir heyetle birlikte Peygamber (s.a.v.)’in yanına gittik. Kapıda oturup bekledik. Yanına varıp kendisiyle görüşeceğimiz adam (yani Hz. Peygam­ber) kadar kendisine kızdığımız hiç kimse yoktu. Görüşüp yanından ayrıldı­ğımızda, kendisiyle görüştüğümüz adam kadar sevdiğimiz hiç bir kimse yok­tu.

Heyettekilerden biri, “Ya Rasûlallah! Rabbinden, Süleyman Peygambe­rin mülkü gibi bir mülk istedin mi?” diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.) güldü. Sonra şöyle buyurdu: “Belki de ihtiyaçlarınıza yetecek kadarının size veril­mesi, Allah katında Süleyman’ın mülkünden daha üstün ve iyidir. Şüphesiz, Allah göndermiş olduğu her peygambere bir duâ vermiştir. Kimi bu duâsıy-la dünyalık istedi. Kendisine dünyalık verildi. Kimi bu hakkını kendisine is­yan ettiklerinde kavmine karşı beddua olarak kullandı ve kavmi de bu yüz­den helak oldu. Allah bana bir duâ verdi. Ben bunu kıyamet gününde ümme­time şefaat etmek üzere Rabbimin katında gizledim.”

Ben derim ki; bu hadis de, senedi de gariptir.





Surun üfürülüşü, ölülerin diriltilişi, cesetlerin haşri, sırat köprüsünü, özet olarak bildirir.



Surun üfürülüşü, ölülerin diriltilişi, cesetlerin haşri, sırat köprüsünü,  özet olarak bildirir.
Surun üfürülüşü, ölülerin diriltilişi, cesetlerin haşri, sırat köprüsünü, özet olarak bildirir.

Surun üçüncü üfürülüşünü, ölülerin diriltilişini, cesetlerin haşrini, amel defterlerini, hesabı, mizanı, sırat köprüsünü, arafı özet olarak bildirir.

Ey aziz, malûm olsun ki, müfessirler ve muhaddisler ittifak etmişlerdir ki: Hak Taâlâ, yeryüzünü şiddetli bir rüzgâr ile dümdüz edip, Şam sahrasının hizasında mahşer yerini yüzbin yeryüzü kadar geniş eder. Arş altındaki hayat denizinden kırk gün devamlı olarak insan menisi gibi bu dünyaya yağmur iner. Bütün yeryüzü deniz gibi doldukta; çamur tabakasında toprak olan insan ve hayvan bedenlerinin tümü, o yağmuru çekip, bütün parçaları bir yere gelip, her ceset evvelki görünümünde olup, yeryüzünde bakla gibi biter. Her beden, kendi olgunluğuna yeter. Sonra Hak Taâlâ, en son ölen sekiz meleği diriltip, İsrafil aleyhisselama: “Suru üfle!” diye emreder. O dahi, üçüncü üfleyişi öyle zarif ve lâtif üfler ki, surun içinde sakin olan ruhlar, o demde ufuklara yayılıp, her can kendi kafesini bulur. Nasıl ki, koyun sürüsü içinde her kuzu kendi anasını bilir; bunun gibi her can kendi cismini bilip ve bulup onunla kalır. İlk ve son yaratıklar, melekler, huriler, insanlar, cinler, şeytanlar, deniz hayvanları ve her hayvanları, bütün haşereler, kıyametin bir anında tamamen ruh bulurlar ve mahşer yerine her taraftan toplanırlar. Peygamberlere, velilere, âlimlere ve salihlere cennetten elbiseler ve buraklar gelip; giyip ve binip, arşın gölgesine gidip, minber ve kürsüler üzerinde rahat ve selametle otururlar. Geri kalan yaratıkların cümlesi, aç, susuz, başları açık, çıplak, yalınayak yürüyerek, düşe kalka arasat meydanına gelip, mahşer yerinde haşrolurlar. Sıklaşıp, ayak üzerinde dururlar. Tepelerine güneş, bir mil miktarı yakın olup, hararetten çok ter dökerler. Kimi topuğuna, kimi dizine, kimi göğsüne, kimi boğazına dek ter içinde kalırlar. Niceleri ter denizinde gömülürler.

Cehennemi, yeraltından mahşer meydanına yetmişbin saf zebaniler getirirler. Mahşer halknı, halka gibi kuşatırlar. Mahşer halkı, ellibin yıl kadar hesabı beklemekle o halde sıkıntı içinde kalırlar. Dünyada, Kiramen kâtibin; yazdığı amel defterlerini sahiplerine verirler. Müminlee ve itaatli olanlara sağdan, kâfirlere ve bozgunculara soldan verirleri. Hak Taâlâ, bütün yaratıklarına orada vasıtasız kelam söyler. Kıyametin bir anında hepsinin hesabını görüp; kimine hitap, kimine itap eyler. Hak Taâlâ, mazlumun hakkını zâlimden alıp, zâlimin hasenâtı varsa mazluma verir; yoksa, mazlumun günahlarını zâlime yükler. Hesaptan sonra hayvanları toprak eder. Kâfirer, hayvanlara gıpta edip, keşke biz de toprak olaydık, derler.

Mahşer yerinde, iki direk üzerinde, bir büyük terazi kurulur ki, her bir direğinin uzunluğu beşyüz yıllık yoldur. Her kefesi yeryüzü kadar boldur. Bu terazi ile mahşer gününde iyilikleri ve kötülükleri ölçerler. İyilikleri ağır gelenler cennete, kötülükleri ağır gelenler cehenneme giderler. Meğer ki, Hak Taâlâ keremiyle kulunu affeyleye veya peygamberlerden, veya velilerden, veya âlimlerden, veya salihlerden şefaat erişe: Eğer imanla vefat eylemiş ise… Zira ki dünyadan imansız gidenlere cennet, mağfiret ve şefaat olmaz ve hiç bir şekilde cehennemden kurtuluş bulmaz. Eğer iman ile gidip, günahları ağır gelip, mağfiret veya şefaat erişmedi ise; o, günahı kadar cehennemde yanıp, ondan sonra cennete gider. Zerre kadar iman ile giden elbette cehennemden çıkıp huzura erer.

Sırat köprüsü, kıldan ince kılıçtan keskindir. Uzunluğu üçbin yıllık yoldur. Bin yıl yokuş, bin yıl düz, bin yıl iniş yoldur. O, cehennem üzerine kurulup, mahşer halkının cümlesi onun üzerinden geçip giderler. Kimi şimşek gibi, kimi ok gibi, kimi seğirtir at gibi, geçerler. Kimi günahlarını yüklenmiş yürür, kimi cehenneme düşüp yanar. Cehennem ise feryat eder ki: “Ey mümin! Tez geç ki hakikatte senin nurun, benim ateşimi söndürmüştür.” Şu halde müminler selametle sıratı geçerler. Kevser havuzundan içerler. Onda yıkanıp, ayıp ve noksanlarını tekmil ederler. Cennete girip, herkes mertebesince makamını bulur. Ebediyyen onda zevk ve safa ile kalır. Zira ki cennetlikler, çeşitli nimetlerden zevk alırlar. Mevla’ya kavuşmakla mest ve hayran olurlar. Gözler görmeyip, kulaklar işitmeyip, hatırlara gelmeyen devletler bulurlar.

Cennetle cehennemin arasında kale duvarı misali burç ve mazgalları yüksek bir büyük sur vardır ki, yüksekliği beşyüz yıllık mesafedir. Genişliği nihayetsiz, yapısı renkli cevherlere süslüdür. Ona araf adı verirler. Deliler, müşriklerin çocukları onun üzerinde kalırlar. Cennet semtine bakıp, oradakileri nimetlenmiş gördükte; arzu ile mahzun olurlar. Cehennem semtine bakıp, oradakileri azapta gördükçe, kendi selametleriyle mesrur ve şükredici olurlar. Araftakiler, bir rivayette ebediyyen onda karar edip, kâh mahzun, kâh sevinç ile kalırlar. ( Ey Allahım! Ey günahları örtücü! Bizi cehennem ateşinden koru. Bizi, iyilerle beraber cennete koy, âhirette cemalini görmeyi nasip eyle. Seçilmiş Habib’inin hürmetine bizi orada karar kıldır. Amin. Ey affedici! )

Tenbih

Unutulmamalı ki, buraya gelinceye değin yazılan satırların cümlesi, dini işlerden olmakla; bunların hepsini kesin tasdik ve iman ile inanmak, hepimize çok mühim ve çok gereklidir. Zira ki, bunlar din işlerinden, din usulündendir. Bunları, aklî delillerle kıyas etmek caiz değildir. Zira ki, insan aklı, bunları idrak etmekten yoksun ve âcizdir.

Ancak bizim en yüksek arzumuz olan Mevla’ya kavuşmak için kudretinin büyüklüğünü fikretmeye ve düşünmeye işaret ve müjde olan Kur’an âyetleri ve Peygamber hadisleri ölçüsünce; âlemin tasviri, bu miktarca açıklama ile bunda yetinilmiştir. Lâkin âlimlerin ileri gelenlerinden ve velilerin büyüklerinden olan araştırıcıların lideri, tedkikçilerin senedi Mevlana Seyyid Şerif (Allah’ın rahmeti onun üzerine olsun) hazretleri: “Astronomi ilmi, göklerin ve yerin yaratılışını düşünenler için en büyük Sanatkâr olan allah’ı tanımakta ne güzel yardımcıdır!” buyurduğu için ve bütün ilimleri kendisinde toplayan, bitmeyen feyz kaynağı İmam-ı Gazali (Allah’ın rahmeti ona olsun) hazretleri: “Astronomi ve anatomi ilimlerini bilmeyen, allah’ı tanımakta acze düşer,” buyurup, anatomi ve astronomi bilginlerini duyurduğu için bir miktar âlemin astronomik yapısından ve bir miktar insan anatomisinden dahi yazılıp, açıklanmak münasip görülmüştür. Ta ki, mütalaasıyla acze düşme durumundan uzaklaşıp, cehalet zindanından çıkasın. İlim ve hikmet mahfeline girip, bilginler zümresine giresin. Hikmetin özüne hulül edip, hakikatın zirvesine yükselesin. Eşyanın hakikatına vâkıf olup, mânânın inceliklerini bilesin. Cihanın sırlarına muttali olup, âlemin durumlarını olduğu gibi bilesin. Kendini tanıma olgunluğuna erip, ondan Allah’ı tanıma devletini bulasın.

(Ey vacib’ül-vücud olan Allah’ım! Ey hayırlar verici! Rahmetinin nurlarını üzerimize saç! Seni kemaliyle tanımakta bize kolaylık ver. Sen münezzehsin ey Allah’ım! Senin öğrettiğinden başkasını biz bilemeyiz, senin anlattığından başkasını anlayamayız. Senin ilham ettiğinden başka marifetimiz yoktur. Sen, alimsin, hakimsin, vecedsin, kerimsin, raufsun, rahimsin. Amin! Ey rahmetiyle yardımcı, ey bağışlayıcıların en bağışlayıcısı!)

ALEM-İ LAHUT LA HALA VELA MELA

1- Yerin altı

2- Arş-ı azam

3- Arşın taşıyıcılarının makamı

4- Arş-ı azamın sütunlarının sonu

5- Kürsünün sütunlarının sonu

6- Ceberût âlemi

7- Kürsü

8- Ruhlar âlemi

9- Melekler âlemi

10- İsrafil’in suru

11- Sidre-i münteha

12- Kalem

13- Tuba ağacı

14- Levh-i mahfuz

15- Liva-yı hamd

16- Cennetin kapıları

17- Melek perdeleri

18- Alevli deniz

19- Yayılmış deniz

20- Taksim edilmiş rızıklar denizi

21- Nimetler denizi

22- Kamkam denizi

23- Hayat denizi

24- Yedi gök

25- Gündüz cevheri

26- Gece cevheri

27- Beyt-i mamur

28- Yasaklanmış deniz

29- Dolu ve kar dağlar

30- Bulutlar

31- Kâbe

32- Kaf dağı

33- Yedi yerin taşıyıcısı meleğin mekânı

34- Yeşil kaya

35- Kırmızı öküz

36- Balık ve deniz

37- Sırat köprüsü

38- Surun içinde ikinci berzah

39- Cehennemin kapıları

40- Katran kazanı

41- Zakkum ağacı

42- Birinci berzahın dibi

43- İkinci berzahın dibi

44- Veyl vâdisi

45- Karanlık ve perde

ALEM-İ LAHUT LA HALA VELA MELA

1- Yerin altı

2- Arş-ı azam

3- Arşın taşıyıcılarının makamı

4- Arş-ı azamın sütunlarının sonu

5- Kürsünün sütunlarının sonu

6- Ceberût âlemi

7- Kürsü

8- Ruhlar âlemi

9- Melekler âlemi

10- İsrafil’in sonu

11- Sidre-i münteha

12- Tuba ağacı

13- Kalem

14- Levh-i mahfuz

15- Hamd dağı

16- Cennetlerin kapıları

17- Arafat suru (delilerin ve müşriklerin çocuklarının yeri)

18- Peygamber aleyhisselamın havzu

19- Cennet yolu

20- Sırat köprüsü

21- Yokuş

22- Düzlük

23- İniş

24- Sırat köprüsünün sonu

25- Cehennem kapıları

26- Zakkum ağacı

27- Katran kazanı

28- Cehennemin tabakaları

29- Gayya kuyusu

30- Veyl vâdisi

31- Güneş

32- Liva-yı hamd

33- Mahşer yeri

34- Makam-ı Mahmud

35- Peygamberlerin minberleri

36- Alimlerin kürsüleri

37- Amellerin terazisi

38- Amel defterleri

39- Sırat köprüsü



Resulullah gelecekten haber verdi



Resulullah gelecekten haber verdi
Resulullah gelecekten haber verdi
Resulullah gelecekten haber verdi
SualBazıları mucizeye, keramete inanmıyorlar. Resulullah da gaybı bilemez diyorlar. Bu hususta âyet ve hadis yok mu da böyle diyorlar?
CEVAPAllahü teâlâ bildirirse, Resulullah da gaybı, gelecekte olan şeyleri bilir.
Peygamber efendimizin bildirilen gaybları bildiğini bildiren üç âyet meali de şöyledir:
(Allah gaybı herkese bildirmez; ancak dilediği resul müstesna, [Mucize olarak ona bildirir.] Çünkü her peygamberin önünden ve ardından gözcüler [melekler] salar.) [Cin 26, 27] (Beydavi tefsiri)
(Allah, müminleri bulunduğu şu durumda bırakmaz, temizi pisten ayırır. Allah size gaybı da bildirmez. Ama Allah Resullerden dilediğini seçip, ona gaybı bildirir. Artık Allah’a ve resullerine inanın, eğer iman eder, müttaki olursanız sizin için de çok büyük bir ecir vardır.) [Al-i İmran 179]
(O, gaybın bilgilerini [vahiy ile bildirilen gizli şeyleri sizden] esirgemez.) [Tekvir 24]
Resulullah efendimizin mucize olarak gelecekten haber verdiği (Bir zaman gelecek) diye başlayan hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır:
(Bir zaman gelecek, insanlar, yalnız parayı düşünüp, helal haram düşünmeyecekler.) [Buhari]
(Rüşvet, hediye adı altında verilecek, gözdağı için suçsuz kişiler öldürülecek.) [İ. Gazali]
(Âmirler, imamlar, namazı öldürecek, vaktinden sonraya bırakacaklar.) [Müslim]
(Peygamberim diyen yalancılar çıkacak, benden sonra peygamber gelmeyecek.) [Mişkat] (Peygamberim diyen birçok yalancı çıkmıştır.)
(Sünnetimi öldürerek dini bozmaya çalışan kimseler çıkacak.) [Deylemi]
(Allah’ın kitabının dışında uyacağımız bir şey yok diyenler çıkacaktır.) [Ebu Davud]
(Bir zaman gelecek, beni yalanlayanlar çıkacaktır. “Hadisi bırak, Kur’ana bak” diyeceklerdir.) [Ebu Ya’la]
(Kâfirler için gelmiş olan âyetleri, Müslümanları kötülemek için delil olarak kullanacaklar.) [İbni Ömer] (Vehhabiler, müşrikler hakkında inen âyetleri Müslümanlar için, rafiziler de münafıklar hakkında inen âyetleri Eshab-ı kiram için delil gösterdiler. Resulullahın mucizesi meydana çıktı.]
(Sünnet, bid’at gibi çirkin, bid’at da sünnet gibi rağbet görecek. Sünnete uyan garip olacak, yalnız kalacak. Bid’ate uyan, çok yardımcı bulacaktır.) [Şir’a]
(Kur’an, dünyalık için okunacaktır.) [Ebu Davud]
(Camilerde binden fazla kişi namaz kılacak, içlerinde bir mümin bulunmayacak.) [Deylemi]
(Âlimler fitne unsuru olacak, camiler ve hafızlar çoğalacak, ama hakiki âlim hiç bulunmayacak.) [Ebu Nuaym]
(Sonra gelenler, önceki âlimleri cahillikle suçlayacak.) [Asakir]
(Din adamları, ince meseleleri ele alıp, halkı şaşırtacaklar.) [Taberani]
(Din âlimi kalmayacak, din adamı yerine geçirilen cahiller, bilmeden fetva verecek, herkesi, doğru yoldan çıkarmaya çalışacak.) [Buhari]
(Din adamları, halkın istediği yönde fetva verecek, helale haram, harama helal diyecekler, dini ticarete, menfaate alet edecekler.) [Deylemi]
(Hacca, hükümdarlar [devlet başkanları] gezi için, zenginler ticaret, fakirler dilenmek, din görevlileri de gösteriş için gidecekler.) [Hatib]
(Kişi dinini ve dünyasını ancak para ile ayakta tutabilecek, altını gümüşü [parası pulu] olmayan rahat edemeyecek.) [Taberani]
(İnsanın bütün kaygısı midesi olacak, şerefi mal, kıblesi kadın, dini para olacak.) [Sülemi]
(Her asır, öncekinden daha kötü olacak, böylece Kıyamete kadar hep bozulacak.) [Hadika]
(İstanbul fethedilecektir. Bunların kumandanı ne güzel emir, askerleri ne güzel askerdir.) [Hakim, İ. Ahmed, İ. Süyuti]
(Ey dağ, sallanma, üstünde bir peygamber, bir sıddık, iki de şehid var.) [Buhari] (Hazret-i Ömer ve Hazret-i Osman’ın şehid olacağını haber verdi.)
(Ya Osman halife olacaksın, hilafet gömleğini çıkarmak isteyecekler, sakın çıkarma! O gün oruçlu olacak, benim yanımda iftar edeceksin.) [Hâkim] (Aynen vaki olmuştur.)
(İnsanlar temizlikte fazla titiz olacak, vesvese edip dinde haddi aşacaklar.) [Ebu Davud]
(Çeşitli isimler altında şaraplar çıkacak, helal sayılacak.) [İ.Ahmed]
(Ortalık bozulacak, dine uymak avuçta ateş tutmak gibi zor olacak.) [Hâkim]
(Köpek beslemek, evlat yetiştirmekten daha cazip olacak.) [Hâkim]
(Kötü kadınlar, çoğalıp, zina bir toplum içinde yayılırsa, halk, daha önce görülmemiş [frengi, AIDS gibi] bulaşıcı hastalıklara maruz kalır. Ölçüde, tartıda hile yapılırsa, geçim darlığı baş gösterir.) [Beyheki]
(Erkekler azalacak, kadınlar çoğalacak.) [Buhari]
(Çalgı her yere yayılacak, güvenlik güçleri çoğalacak.) [Beyheki]
(Anarşi ve ölüm çoğalacak.) [İbni Mace]
(İşler, ehli olmayana verilecek.) [Buhari]
(Bu dinin başlangıcı gibi, sonu da garip olacak!) [Tirmizi]
(Sadece tanıdıklara selam verilecek ve yazarlar çoğalacak.) [Hâkim]
(Zengine malı için tazim edilecek, fuhuş yayılacak, piçler çoğalacak. Büyüğe hürmet, küçüğe de merhamet edilmeyecek. Kurtlar, kuzu postuna bürünecek.) [Hâkim]
Kıyametin kopması ile ilgili hadis-i şerifler:
(Erkek erkekle, kadın kadınla yetinmedikçe, kıyamet kopmayacak.) [Hatib]
(Lutilik mubah sayılmadıkça kıyamet kopmayacak.) [Deylemi]
(Deprem, fitne, katillik artmadıkça, kıyamet kopmayacak.) [Buhari]
(Kardeşler farklı dinden olmadıkça kıyamet kopmayacak.) [Deylemi]
(Kötüler dünyaya hâkim olmadıkça kıyamet kopmayacak.) [Tirmizi]
(Müslümanlarla Yahudiler savaşmadıkça kıyamet kopmayacak.) [Müslim]
(Allah’a inanan Müslüman kaldığı müddetçe kıyamet kopmayacak.) [Müslim]
Yukarıda bildirilen küçük alametlerin çoğu çıktı. Henüz çıkmamış olan küçük alametlerden bazıları şunlardır:
(Kişi yol kenarında kadınla beraber olacak.) [Hâkim]
(Konuşan hayvanlar olacak.) [Tirmizi]
(Kıyamet alametidir ki, erkek evde yokken kadının yaptıklarını ayakkabısı haber verecektir.) [İ. Ahmed]
Kıyametin büyük alametleri de şunlardır:
(Mehdi gelecek.) [Ebu Nuaym]
(Deccal gelecek.) [İ.E. Şeybe]
(İsa gökten inecek, duman çıkacak, Kâbe yıkılacak.) [Buhari]
(Dabbet-ül-arz çıkacak) [Tirmizi]
(Yecüc ve Mecüc çıkacak.) [İbni Cerir]
(Ateş çıkacak, güneş batıdan doğacak.) [Müslim]
Güneşin batıdan doğmasını, bâtıniler, batılıların Müslüman olması diye tevil etmişlerse de, bu tevilleri bâtıldır. Çünkü hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Güneş batıdan doğmadıkça kıyamet kopmaz. Güneş batıdan doğunca, insanlar onu görür ve hepsi de iman ederler. Fakat bu imanları fayda vermez.) [Buhari]
Gaybı yalnız Allah bilir
Gayb, duygu organları ile veya hesap ile, tecrübe ile anlaşılmayan şey demektir. Gaybı ancak Allah bilir. O, Âlim-ül-gayb [gaybı bilen]dir (Haşr 23) ve Allâmül-guyûb [gaybları en iyi bilen]dir. (Sebe 48)
Bu konudaki birkaç âyet meali şöyledir:
(Allah’ın, gaybları en iyi bilen olduğunu hâlâ anlamadılar mı?[Tevbe 78]
(De ki: Gaybı bilmek Allah’a mahsustur.) [Yunus 20]
(Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir.) [Hud 123, Nahl 77]
(De ki: Göklerde ve yerde gaybı Allah’tan başka bilen yoktur.) [Neml 65, Hücurat 18]
Gaybı Peygamberler de bilmez. Bu konudaki birkaç âyet-i kerime meali şöyledir:
(Ben gaybı da bilmem.) [Enam 50, Hud 31]
(Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır.) [Enam 59]
(De ki: Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim.) [Araf 188]


Gaybı cinler de bilmez. Bir âyet meali:
(Cinler gaybı bilselerdi, zelil edici azap içinde kalmazlardı.) [Sebe 14]
Falanca hoca, filanca falcı gaybı biliyor demek küfür olur. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Falcının, büyücünün veya başka birinin gaybdan verdiği haberlere inanan, Kur’an-ı kerime inanmamış olur.) [Taberani]
Allahü teâlâ dilerse, Peygamberlerine bazı gayblarını bildirir. Bu konudaki iki âyet meali şöyledir:
(Allah size gaybı bildirmez; fakat dilediği Peygamberine gaybı bildirir.) [Al-i imran 179]
(Allah gaybı herkese bildirmez; ancak dilediği Resul müstesna, [Mucize olarak ona bildirir.] Çünkü her Peygamberin önünden ve ardından gözcüler [melekler] salar.) [Cin 26, 27]
Hazret-i Musa’nın, ledün ilmine sahip, yani Allahü teâlânın kendisine gaybları bildirdiği bir zata, (Rabbimizin sana öğrettiği doğruyu bulmama yardım edecek hayra götürecek bir ilmi bana da öğretmen için, sana tâbi olmak istiyorum) dediği Kur’an-ı kerimde bildiriliyor. (Kehf 66)
Gaybları bilen, ledünni ilme sahip olan bu zatın Hazret-i Hızır olduğu bildirilmiştir. Resulullah efendimize ise, birçok gayblar bildirilmişti. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Saflarınızı tamamlayın. Çünkü sizi elbette arkamdan da görüyorum.) [Müslim]
(Rükû ve secdeleri düzgün yapın, Allah’a yemin ederim ki, sizin rükû ve secde yaptığınızı arkamdan görüyorum.) [Buhari, Müslim]
(Gözde görmeyi yaratan Allahü teâlâ, diğer uzuvlarda da görmeyi yaratmaya kadirdir. Resulullahın bu mucizesini inkâr eden, Allah’ın kudretini inkâr etmiş olur.) Resulullah efendimizin gündüz aydınlıkta nasıl görürse, gece karanlıkta da aynen gördüğü Buhari’deki hadis-i şerifte bildirilmiştir.
Evet, Allah’tan başka gaybı kimse bilemez. Bilir demek küfürdür. Bir gün Resulullah efendimizin devesi kayboldu. Münafıklar bunu fırsat bilip “Hani göklerden, Cennetten, Cehennemden bahsediyordu. Kaybolan devesinin yerini bile bilmiyor” dediler. Münafıkların bu sözü Resulullah efendimize ulaşınca, (Vallahi ben ancak Rabbimin bana bildirdiklerini bilirim. Şu anda Rabbim, bana devemin nerede olduğunu bildirdi. Devem, şu anda falanca yerdedir) buyurdu. Tarif edilen yere gidip deveyi bir ağaca bağlı olarak buldular. (Mevahib-i ledünniyye)
Ancak, Allahü teâlâ bildirirse Resulü de, evliyası da bilebilir. Bunun delillerini yukarıda genişçe bildirdik. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Kalbleriniz temiz olsa idi, siz de benim duyduklarımı duyardınız.) [İ. Ahmed, Taberani] (Bu hadis-i şerifteki gibi kalbi temiz olan Hazret-i Ömer, Medine’den İran’daki ordusunu görüp, komutanı Sariye’ye, “Dağa yanaş” dedi. (Ş. Nübüvve)
Yine bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Geçmiş ümmetler içinde vukuundan önce bazı gaybları haber veren keramet ehli zatlar var idi. Ümmetimden de Ömer onlardandır.) [Buhari, Müslim]


Hazret-i Ömer’inki gibi başka evliyadan da bir çok keramet görülmüştür. Kur’an-ı kerim bunu bildirmektedir. (Neml 38-40, Meryem 24, Al-i imran 37, Kehf 17,18)


Netice: Allahü teâlâ dilediğine gaybı bildirir ve o da gaybdan haber verir. (Avarif-ül-mearif)






MİZAN VE ŞEFAAT



MİZAN  VE  ŞEFAAT
MİZAN VE ŞEFAAT
MİZAN  VE  ŞEFAAT
Mizan mahşerde kurulur, Allahü Teala ( mealen ) : ‘’ Vezin de o günde haktır. Artık her kimin tartıları agır gelırse işte kurtuluşa erenler onlardır.’’ , ‘’ Kimin de mizanları hafif gelirse bunlar da işte ayetlerimize zulmetleri ile kendilerine yazık edenler.’’ ( A’raf, 8-9 )buyuruldu. 8. Ayet-i kerime mü’minleri, 9. Ayet-i kerime de imansızları beyan etmektedir.
Mahşer yerinde terazi kurulup hayırlar ve şerler tartılır.İyilikleri agır olanların şerleri yoksa veya af ıle, şefaat ile afvedildi ise cennete girerler. Günahları agır olanlar cehenneme girerler. Allahü Teala magfiret eder, günahlarını silerse girmezler.Yahud Peygamberlerden, evliyadan ve alimlerden, şehidlerden ve diger Salihlerden şefaat ile günahlarından ve azaptan kurtulurlar. Eger bir günahkar ahrete imanla gittiyse ona magfıret ve şefaat edilmesi caizdir.Cennette de derecelerin yükselmesi için şefaat olunur.
Herkesten önce Peygamberler, sonra şehidler şefaat ederler. Bunun gibi Salihler ve müttakiler de şefaat ederler. Kur’an-ı  Kerim dahi kendisini tecvid ile okuyanlara şefaat eder: hakkını gözetmeyip, tecvide riayet etmeyip, teganni ile ve yanlış okuyanlardan şikayet eder. Küçük çocuklar anasına ve babasına şefaat ederler. Hatta düşük olanlar bile anasına ve babasına şefaat ederler.
Herkesten önce Peygamberimiz ( aleyhisselam ) şefaat edecektir. Bir hadis-i şerifte : ‘’ Kıyamet günü herkesten önce ben şefaat edecegim ve herkesten önce benim şefaatim kabul olacak.’’ Buyurdu. Allahü Teala kıyamette mü’min kullarına yüz rahmeti ile merhamet edecektir.
Bir kimse eger ahrete imansız gittiyse- bundan Allahü Teala’ya sıgınırız.- ona asla magfiret ve şefaat olmaz ve girdigi cehennemden hiç çıkmaz. Bütün imansızlar böyledir. Zira Allahü Teala küfrü sevmez. Küfürden başka günahları mü’min kullarından dilediginden afveder. Ahirete imanla gidip, mizanda günahı agır gelip Allahü Teala’dan ve şefaatlardan magfiret ve şefaat erişmediyse cehennemde üst tabakada günahı kadar yandıktan sonra Allahü teala’nın izni ile çıkıp cennete girecektir.






KIYAMET HAKKINDA – VAAZ – Seyfettin Alkan



KIYAMET HAKKINDA – VAAZ – Seyfettin Alkan

KIYAMET hakkinda muhtesem ve cok guzel bir vaaz,  Cok etkileyici, Dinlemenizi gercekten TAVSIYE ederim.



Kıyâmete yakın yeryüzü manzaraları…



KIYAMET
KIYAMET
Kıyâmete yakın yeryüzü manzaraları…




Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz
şöyle buyurmuşlardır:
 
“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, öldürme ve zorbalıktan başka bir yolla idareye sahip olunamayacaktır. Gasp ve cimrilikten başka bir yolla zenginliğe, dinden çıkma ve nefsânî arzulara tâbi olmaktan başka bir yolla da diğer insanların sevgisine (arkadaşlık ve dostluğuna) ulaşılamayacaktır.
 
“Kim bu zamana kavuşur ve zengin olması mümkün iken fakirliğe, sevgilerini kazanma imkânı varken nefretlerine, azîz(haysiyet ve itibar sahibi) olmaya gücü yeterken zillete sabrederse; Allah o kuluna, beni tasdîk eden elli sıddîk sevâbı verecektir.” (Minhâcü’s-Sâlihîn, 4, 1637, Tahâvî rh. rivâyet etmiştir)
***
 
Bir başka hadîs-i şerifte de şöyle buyurulmuştur:

• Devlet malı muayyen çevrelerin çıkarı yapıldığı,
 
• Emânet ganîmet sayıldığı, zekât angarya kabul edildiği,
 
• İlim, dinden başka bir gâye için tahsil edildiği,
 
• Kişi karısına itâat edip annesine âsi olduğu,
 
• Dostunu kendisine yaklaştırıp babasını uzaklaştırdığı,

• Mescitlerde gürültüler başgösterdiği,
 
• Fâsık kimsenin kabîlenin/toplumun başına geçtiği,
 
• Aşağılık adamın milletin lideri olduğu,
 
• Şerrinden korkulduğu için kişiye ikrâmda bulunulduğu,

• Şarkıcı kadınlar ve çalgı âletlerinin yayıldığı,
 
• Sarhoşluk verici her türlü içkilerin içildiği,
 
• Ümmetin sonu(nun) öncekileri lânetlediği zaman…
 
“İşte o zaman
(insanlar);
Kızıl bir rüzgâr, zelzele, yere batma, şekil değişimi, taşlanma ve ipi kopan bir tesbîhin tanelerinin birbiri ardınca gitmesi gibi birbirini tâkip eden belâları (kıyâmet alâmetlerini) beklesinler.”(Tirmizî, Sünen, Fiten, 58)




Her şeyin o kadar açık-net olarak anlatıldığı bir hadis-i şerif ki, ayrıca bir ilave açıklamaya hiç mi hiç gerek kalmamış.
Rabbim cümlemize ve bilcümle Ümmet-i Muhammed’e her alanda dikkat-itina ve hassasiyetle hareket etmeyi nasip ve müyesser eylesin. Amin…


Kıyamet ne zaman ve nasıl kopacak?



Kıyamet ne zaman ve nasıl kopacak?
SualBazıları Kıyamete inanmıyor, hepsi bu dünyadadır diyor. Kıyamet hakkında bilgi verir misiniz?

CEVAP

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

Kıyamet vardır. O gün, elbette gelecektir. O gün; göklerin parçalanacağı, yıldızların dağılacağı, yeryüzü ve dağların parçalanacağı ve yok olacağı Kur`an-ı kerimde bildirilmektedir. (Müzzemmil 14İnfitar 1-5)

Kıyamette, bütün mahluklar, yok olup, tekrar yaratılacak, herkes mezardan kalkacaktır. Allahü teâlâ, çürümüş, toz olmuş kemikleri yine diriltecektir. O gün, terazi kurulacak, herkesin hesap defterleri uçarak, iyilere sağ taraflarından, fenalara sol taraflarından gelecektir.
Cehennem üzerindeki sırat köprüsünden geçilecek, iyiler geçip Cennete gidecek, Cehennemlikler, Cehenneme düşecektir.
Bu bildirdiklerimiz, olmayacak şeyler değildir. Muhbir-i sadık [doğru haber veren] Muhammed aleyhisselam haber verdiği için, kabul etmek, inanmak gerekir. Hayale kapılarak şüpheye düşmemeli. Allahü teâlâ, (Resulümün getirdiklerini alınız) yani, her sözüne inanınız buyuruyor. (Haşr 7)



Kâfirler, hesaptan sonra, Cehenneme girecek, Cehennemde ve azapta ebedi kalacaklardır.

Müminler, Cennette ve Cennet nimetlerinde sonsuz olarak kalacaklardır.
Günahı, sevabından çok olan müminlerin, Cehenneme girip, günahlarına karşılık, bir müddet azap görmeleri caiz ise de, bunlar, Cehennemde sonsuz kalmayacaklardır. Kalbinde zerre kadar iman olan bir kimse, Cehennemde sonsuz kalmayacak, rahmet-i ilahiyeye kavuşarak Cennete girecektir. (c.3, m.17)
Kıyametin küçük ve büyük alametleri


Sual: 
Kıyametin kesin olarak ne zaman kopacağı belli değil midir?

CEVAP

Kıyametin ne zaman kopacağı bildirilmedi, (Onu ancak Allah bilir) buyuruldu. (Araf 187, Ahzab 63)

Kıyametin kopmasına yakın önce küçük alametler çıkacaktır. Sonra da büyük alametler çıkacaktır.
Kıyametin küçük alametleri ile ilgili hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır:

(İnsanlar camilerle ve camilerin süsüyle övünmedikçe kıyamet kopmaz.) [İbni Mace]
(Erkek erkekle, kadın kadınla yetinmedikçe, kıyamet kopmaz.) [Hatib]



(Fitneler artmadıkça, kıyamet kopmaz.) 
[Buhari]
(İnsanlarda cimrilik artar ve kıyamet kötülerden başkası üzerine kopmaz.) [İ.Neccar]



(Ahlaksızlık ve fuhuş açık olmadan komşular kötüleşmeden hainler emin, eminler hain sayılmadan, akrabalık arasında soğukluk olmadan kıyamet kopmaz.)
 [İ. Ahmed]




(Yemin ederim ki, cimrilik, fuhuş meydana çıkmadıkça, emine hıyanet edilip, haine güvenilmedikçe, iyiler helak olup kötüler kalmadıkça kıyamet kopmaz.) [Hakim]



(Yağmurların bereketi kaldıkça kıyamet kopmaz.) 
[Ebu Ya`la]
(Yer yüzünde Allah diyen Müslüman kaldıkça kıyamet kopmaz.) [Müslim]



(Zamanda yakınlık olmadıkça, bir yıl bir ay gibi, bir ay bir hafta gibi, bir hafta bir gün, bir gün bir saat gibi kısa gelmedikçe kıyamet kopmaz.) 
[Tirmizi]



(İlim kalkmadıkça, depremler, katliamlar çoğalmadıkça kıyamet kopmaz.) 
[Buhari]
(Mal çoğalıp artmadıkça kıyamet kopmaz. Öyle ki, zekat verilecek kimse bulunmaz. Birine zekat teklif edilince, ”Benim buna ihtiyacım yok” der.) [Buhari]
(İki büyük taife, davaları bir olduğu halde, çarpışmadıkça, kendilerine Allah`ın resulüyüm [peygamberim] diyen yalancılar çıkmadıkça kıyamet kopmaz.) [Buhari]



(Müslümanlar Yahudilerle savaşmadıkça, taşlar bile”Ey Müslüman şu arkamda gizlenen Yahudi
`yi öldür” diye haber vermedikçe kıyamet kopmaz.) [Buhari]



(Yetmiş tane resulüm diyen yalancı çıkmadıkça kıyamet kopmaz.) 
[Taberani]
(Erkekler azalacak, kadınlar çoğalacak.) [Buhari]



(Bir erkek çocuk bir kadın gibi kıskanılmadıkça kıyamet kopmaz.) 
[Deylemi]



(Livata mubah sayılmadıkça, gökten taş yağmadıkça kıyamet kopmaz.) 
[Deylemi]



(Çocuklar öfkeli olmadıkça, büyüğe saygısızlık yapılmadıkça kıyamet kopmaz.) 
[Harâiti]



(Kıyamet kopmadan yüz yıl öncesinde yeryüzünde Allah
`a ibadet eden kalmaz.)[Hakim]



(
”Keşke şu kabirdeki ben olsaydım” denmedikçe kıyamet kopmaz.) [Müslim]
(Deprem, fitne, katillik artmadıkça, kıyamet kopmaz.) [Buhari]



(Kardeşler farklı dinden olmadıkça kıyamet kopmaz.) 
[Deylemi]
(Kötüler dünyaya hakim olmadıkça kıyamet kopmaz.) [Tirmizi]



(Kıyamet ancak kötü insanların başına kopar.) 
[Müslim, İbni Mace]



(Kur
`an-ı kerim kalkmadıkça kıyamet kopmaz.) [Ebu Nuaym]



Kıyamet yaklaştığı zaman şunların da olacağı bildirilmiştir:



(İnsanlar temizlikte fazla titiz olacak, vesvese edip dinde haddi aşacaklar.) 
[Ebu Davud]



(Çeşitli isimler altında şaraplar çıkacak, helal sayılacak.) 
[İ. Ahmed]



(Ortalık bozulacak, dine uymak avuçta ateş tutmak gibi zor olacak.) 
[Hakim]
(Köpek beslemek, evlat yetiştirmekten daha cazip olacak.) [Hakim]



(Kötü kadınlar, çoğalıp, fuhuş bir toplum içinde yayılırsa, halk, daha önce görülmemiş
[frengi, aids gibi] bulaşıcı hastalıklara maruz kalacak. Ölçüde, tartıda hile yapılacak ve geçim darlığı baş gösterecek.) [Beyheki]



(Çalgı her yere yayılacak, güvenlik güçleri çoğalacak.)
 [Beyheki]
(İşler, ehli olmayana verilecek.) [Buhari]



(Bu dinin başlangıcı gibi, sonu da garip olacak!) 
[Tirmizi]
(Kur’an [Radyo, TV gibi] çalgı aletlerinden okunacak.) [Tergib-üs-salât]
(Sadece tanıdıklara selam verilecek ve yazarlar çoğalacak.) [Hakim]



(Zengine malı için tazim edilecek, fuhuş yayılacak, piçler çoğalacak. Büyüğe hürmet, küçüğe de merhamet edilmeyecek. Kurtlar, kuzu postuna bürünecek.) 
[Hakim]



(Tehiyyet-ül-mescid namazı kılınmaz olur.) 
[Taberani]
(İlim kalkar, cehalet, anarşi ve ölüm çoğalır.) [İbni Mace]



(Ulema, halkın istediği yönde fetva verip, helale haram, harama helal derler; Kur’anı ticarete, menfaate alet ederler.) 
[Deylemi]



(İnsanlar, yalnız malın, paranın gelmesini düşünecekler, helalini, haramını düşünmeyecekler.) 
[R.Nasıhin]



(Bir camide binden fazla kişi namaz kılacak, fakat, içlerinde bir tane mümin bulunmayacak.) 
[Deylemi]



(İzinsiz ticaret yapılmaz.) 
[Müslim]
(Vahşi hayvanlar, insanlarla konuşmadıkça kıyamet kopmaz.) [Tirmizi]



(Kıyamet alametleri bir ipteki boncukların peş peşe kopması gibi birbirini takip eder.)
[İ.Ahmed, Taberani]
(Kıyamet Cuma günü kopacaktır.) [Buhari]
Hadis-i şerifle bildirilen kıyametin diğer alametlerinden bazıları da şöyledir:

1Emanete riayet kalkar.

2- Veled-i zina çoğalır.

3İçki çok içilir.

4Zekat verilmez.

5Hanıma uyup, anneye isyan edilir.

6Erkekler ipek giyer.

7Zararından korunmak için insanlara mudara edilir.

8Gençler fasık olur.

9Daha önce yaşamış âlimler cahillikle suçlanır.

10- Tefecilik, faiz aşikâre olur.

11Bilgin veya âlim denilenlerde, zerre kadar iman olmaz.

12İslam
a uymak ayıp sayılır.

13Herkese iyilik eden Müslüman ahmak sayılır.

14İslam
a uymak, ateşi elde tutmak gibi zor olur.

15Mescitlerde, toplantılarda fasıkların sesi yükselir.

16Cihad terk edilir.

17Bid’atler yayılır.

18Günaha teşvik artar.

19İyiliğe mani olunur.

20- Emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker kalkar.

22Komşuluk kötüleşir.

23Camilerde Kur’an-ı kerim teganni ile okunur.

24Aşağı kimseler söz sahibi olur.

25Zararından korunmak için insanlara ikram olunur.

26Çalgı aletleri çoğalır. Her yerde çalgı çalınır.

27- Anarşi çoğalır.

28Adam öldürmek çoğalır.

29Dine uymak, güzel ahlaklı olmak ayıp sayılır.

30Cansızlar da konuşur.


Kıyametin Büyük Alametleri


Müslimİbni MaceEbu DavudNesai, Tirmizi, İ. Ahmed, Taberani, İbni Cerir ve İbni Hibban`daki hadis-i şerifte, şu on alametin çıkacağı bildirilmiştir:



1- Hazret-i Mehdi gelecek
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Kıyamet kopmadan önce, Allahü teâlâ, benim evladımdan birini yaratır ki, ismi benim ismim gibi, babasının ismi, benim babamın ismi gibi olur. Ondan önce dünya zulümle dolu iken, onun zamanında adaletle dolar.) [Tirmizi]



(Mehdi
`nin başı hizasında bir bulut olacak, buluttan bir melek”Bu Mehdidir, sözünü dinleyin”diyecektir.) [Ebu Nuaym]



2- Deccal gelecek
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Deccal çıkar, tanrı olduğunu söyler. Onun tanrılığına inanan kâfir olur.) [İ. E. Şeybe]



3- Hazret-i İsa gökten inecek:
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Allah`ın Resulü Meryem oğlu İsa`yı öldürdük dedikleri için Yahudileri lanetledik. Onlar İsa`yı öldürmediler, asmadılar da. Öldürülen, kendilerine İsa gibi gösterildi.) [Nisa 157]
Hazret-i İsa göğe kaldırılmıştır. (Nisa 158)



(Elbette o 
[Hazret-i İsa`nın Kıyamete yakın gökten inmesi], Kıyametin yaklaştığını gösteren bilgidir. Sakın bunda şüphe etmeyiniz!) [Zuhruf 61, Beydavi]
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:

(İsa, âdil bir hakem olarak gökten inecek, haçı kıracak, [Hıristiyanlığı kaldıracak]domuzu öldürecek[domuz etini yasaklayacak] İslam`dan başka şeyi yasaklayacaktır.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Ebi Şeybe]



(İsa inince, her yerde sükun, emniyet meydana gelir. Öyle ki aslanla deve, kurtla kuzu serbestçe dolaşır, çocuklar yılanlarla oynar.) 
[Ebu Davud]



(On alamet çıkmadan kıyamet kopmaz. Biri İsa
`nın gökten inmesidir.) [Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Nesai, İ.Ahmed, Taberani, İ.Hibban, İ. Cerir]



4- Dabbet-ül-arz çıkacak
Bu husustaki hadis-i şeriflerden birinin meali şöyledir:

(Dabbet-ül arz, Musa`nın asası ile mümine dokunur, alnına Cennetlik yazılır, yüzü nurlanır. Kâfire, Süleyman`ın mührü ile vururCehennemlik yazılır, yüzü simsiyah olur.) [Tirmizi]
Bu hayvandan Kur’an-ı kerimde de bahsedilmektedir. (Neml 82)



5- Yecüc ve Mecüc çıkacak
Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(Yecüc ve Mecüc, set yıkılıp her tepeden akın ederler.) [Enbiya 96]
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

(Yecüc ve Mecüc, kıyametin ilk alametlerindendir.) [İbni Cerir]



6- Duman çıkacak
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Gökten bir duman çıkacağı günü gözetle!) [Duhan 10]
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:

(Dumanın tesiri mümine nezle gibi gelir, kâfire ise çok şiddetlidir.) [Ebu Davud]



7- Güneş batıdan doğacak
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Güneş batıdan doğmadıkça kıyamet kopmaz. O zaman herkes iman eder, ama imanı fayda vermez.) [Buhari, Müslim]
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Rabbinin bazı âyetleri [alametleri] geldiği gün, önce iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış kimseye, o günkü imanı fayda vermez.) [Enam 158]
Âlimler, bu âyetteki alametlerden birinin de güneşin batıdan doğması olarak bildirmişlerdir. Yukarıdaki hadis-i şerif de zaten bunu açıkça bildiriyor.



8- Ateş çıkacak


Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Hicazdan çıkan ateş, Basra`daki develerin boyunlarını aydınlatır.) [Müslim]



9- Yer batması görülecek
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

(Doğu, Batı ve Ceziret-ül Arab`da yer batışı görülecek.) [Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace]



10- Kâbe yıkılacak


Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Bir Habeşli Kâbe
`yi tahrip edecektir. Onu şu anda siyah elleri ile Kâbe`nin taşlarını bir bir söker halde görüyorum.) [Buhari, Müslim]
Yanlış teviller


SualKıyametin büyük alametlerinden olan güneşin batıdan doğmasını, İslamiyet`in batıdan yayılacağı, Dabbet-ül-arzın ise, Aids hastalığının virüsü olduğu şeklinde tevil caiz midir?

CEVAP

Kur`an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Rabbinin bazı âyetleri [alametleri] geldiği gün, önce iman etmemiş veya imanında hayır kazanmamış olana[o günkü] imanı fayda vermez.) [Enam 158]
Bir hadis-i şerifte, bazı alametlerden üçü şöyle açıklanmaktadır:

(Şu üç şey ortaya çıkınca, iman etmemiş veya imanından hayır kazanmamış olana, imanı fayda vermez: Güneşin batıdan doğması, Deccal ve Dabbet-ül-arz.) [Tirmizi]
Yine hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Şu alametler çıkmadan kıyamet kopmaz: Güneş batıdan doğar, üç yer batar, İsa iner, Duman, Dabbet-ül-arz, Deccal, Yecüc Mecüc ve Aden`den bir ateş çıkar.) [Müslim]
Konumuzla ilgili bir hadis-i şerifin meali şöyle:

(Güneş batıdan doğmadıkça, Kıyamet kopmaz. O zaman herkes iman ederse de fayda vermez.) [Buhari, Müslim]
Avrupa müslüman olunca, iman fayda vermez mi?

Güneşin batıdan doğması aklen de, ilmen de mümkündür. Tevile ihtiyaç yoktur. Allahü teâlâ, dünyayı şimdiki yörüngesinden çıkarır. Başka yörüngeye girer. Dönüşü değişince, güneş batıdan doğmuş olarak görülür.



Aids 
hastalığına da, Kur’an-ı kerimde bildirilen hayvan olduğunu söylemek yanlıştır.
Dabbet-ül-arzın, aynı zamanda konuşan bir hayvan olduğu âyet-i kerimede bildirilmektedir:

(O söz başlarına geldiği zaman[Kıyamet alametleri zuhur edince], onlara yerden bir hayvan çıkarırız, bu hayvan, onlara, insanların âyetlerimize kesin bir iman etmemiş olduklarını söyler.) [Neml 82, Tefsir-i Kurtubi]
Bu hayvanın konuşması aklen de caizdir. Çünkü Allahü teâlâ hayvana konuşma sıfatı vermeye kadirdir. (Sevab-ül kelam fi akaid-il İslam)

Dabbet-ül-arz hakkında birçok hadis-i şerif vardır(Feraid-ül fevaid), (Muhtasar-ı Tezkire-i Kurtubi), (Megaribüz zaman) ve (El kavlül muhtasar fi alamatil Mehdil muntazar) isimli kitaplardaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:



(Dabbet-ül arzın deve ayağı gibi dört ayağı ve kuş gibi kanatları vardır. Başı öküz başına, kulağı fil kulağına, kuyruğu ise, koç kuyruğuna benzer.)
(Dabbet-ül arz, asa-i Musa ile mümine dokunur, alnına ”Cennetlik” yazılır, yüzü nurlanır. Kâfire, mührü Süleymanı vurur, ”Cehennemlik” yazılır, yüzü simsiyah olur.)
(İnsanlar, bu hayvandan kaçarlar. Kimi ondan korkarak namaza durur. Hayvan bunun yanına gelir”Ey kişi şimdi mi namaz kılıyorsun” diyerek yüzünü damgalar. Böylece müminler kâfirlerden ayırt edilerek tanınır.)

Sual:
 Hadis-i şerifte bildirilen kıyametin büyük alametlerinden birisi de Güneşin Batı`dan doğmasıdır. O zaman tevbe kapısı da kapanıyor. Bugün bilim adamlarına göre Güneş
in batıdan doğabilmesi için dünyanın bir an için durması, sonra da ters yönde dönmeye başlaması gerekiyor ve bu da fiziken imkansız bir olay. Buna göre Güneşin Batı`dan doğması, Batı’da bulunan Avrupa`nın Müslüman olması demek değil midir?

CEVAP

Kesinlikle değildir. Allah için imkansız diye bir şey olur mu? Bunu yapacak olan Allahü teâlâdır. Allah yapamaz denir mi hiç? Allahü teâlâ, dünyayı şimdiki yörüngesinden çıkarıp başka yörüngeye sokamaz mı? Dönüşü değişince, Güneş batıdan doğmuş olarak görülür.
Peygamber efendimiz, o hadis-i şerifi Arabistanda söylemiştir. Arabistan`a göre, Batı, Avrupa değildir, Afrika`dır. Afrika Müslüman olacak dense, biraz daha az yanlış olur. Türkiye`ye göre Avrupa Batı`dadır. Asya`ya göre de Türkiye Batı`dadır. Her ülkenin batısında başka bir ülke vardır. Batı`nın Müslüman olması demek, bütün dünyanın Müslüman olması demektir. Çünkü batıda olmayan tek ülke yoktur. Çünkü dünya yuvarlaktır. Bu tevilin ne kadar mantıksız olduğu meydanda değil mi?
Hadis-i şerifte, (Güneş Batı`dan doğunca tevbe kapısı kapanır, iman edenin imanı fayda vermez) buyuruluyor. Şimdi, yukarıdaki saçma tevile göre, Afrika veya Avrupa, yahut bütün dünya Müslüman olunca, tevbe kapısı niye kapansın ki? Tevbe kapısı kapalı, iman edene imanı fayda vermiyor, bunlar nasıl müslüman olacak? Öyle ya ötekine tevil bulan buna da bir kulp takar. Peygamber efendimizin hadisleri bulmaca bilmece gibi değildir. Müteşabih olanlar hariç, hepsi anlatıldığı gibidir, (Ben elma dersem, sen muz anla) cinsinden değildir.
Kıyamet ne zaman kopacak?


Sual: Bazı gençler, âyetlerdeki sayıları toplayıp çıkarıyor ve bölüyorlar, kıyamet şu zaman kopacak diyorlar. Kıyametin ne zaman kopacağı belli midir?

CEVAP

Senelerdir böyle söyleyen zındıklar çıkmıştır. Hiç birinin aslı çıkmamıştır. Çıkması da mümkün olamaz. Çünkü Allahü teâlâ hiç kimseye bunu bildirmediğini söylüyor. Ben hesapla bilirim diyen Allahü teâlâyı yalanlamış olur. Birkaç âyet meali:

([Resulüm]Sana, kıyametin ne zaman gelip çatacağını soruyorlar. Onlara de ki: Onu ancak Rabbim bilir, onun vaktini, Ondan başka belirtecek yoktur. Göklerin ve yerin, ağırlığını kaldıramayacağı o saat, sizlere ansızın gelecektir. Sen sanki biliyormuşsun gibi sana ısrarla soruyorlar. Onlara de ki: Onu bilmek ancak Allah’a mahsustur` ama insanların çoğu bu gerçeği bilmezler.) [Araf 187]



(İnsanlar senden kıyametin zamanını soruyorlar; Onlara de ki: “Onun bilgisi ancak Allah katındadır. Ne bilirsin, belki de zamanı yakındır.) 
[Ahzab 63]



(Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi yalnız Allah
`a aittir. 
Onun bilgisi dışında hiçbir ürün kabuğundan çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz. Onlara: “Bana koştuğunuz ortaklar nerede?” diye seslendiği gün: “Sana, buna dair bizden hiçbir şahit olmadığını arz ederiz” derler.) [Fussilet 47]



(Senden kıyametin ne zaman gelip çatacağını sorarlar. 
[Allah bildirmedikçe] sen onu nereden bilirsin ki? Onu ancak Allah bilir.) [Naziat 42-44]
Görüldüğü gibi, kıyametin ne zaman kopacağını ancak Allahü teâlâ biliyor. Tek Müslüman var olduğu müddetçe kıyamet kopmayacaktır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:

(Yeryüzünde Allah diyen [Müslüman] var oldukça kıyamet kopmaz.) [Müslim, Tirmizi, İ.Ahmed]
Âhir zaman fitnesi


Sual: Âhir zaman fitnesi nedir?

CEVAP

Bid`atler, küfür, irtidat, anarşi, bölücülük, çeşitli karışıklıklar, âhir zaman fitnesidir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:

(Kıyamet yaklaştıkla, fitneler çoğalır. Gece başlarken karanlığın artması gibi olur. Sabah evinden mümin olarak çıkan çok kimse, akşam kâfir olarak döner. Akşam mümin iken, gece imanları gider. Böyle zamanlarda, eve kapanmak fitneye karışmaktan iyidir. Kenarda kalan, ileri atılandan iyidir. O gün oklarınızı kırın, silahlarınızı bırakın! Herkesi tatlı dil ile, güler yüzle karşılayın![Ebu Davud]
Ahir zamanSual: (Hicri bin yılından sonra ahir zamandır) deniyor. Ahir zaman Peygamber efendimizin gelmesiyle başlamadı mı?

CEVAP

Evet. Muhammed aleyhisselamdan sonra, başka peygamber gelmeyecek, kıyamete kadar Onun bildirdiği İslam dini geçerli olacaktır. (Bin yılından sonra ahir zamandır) demek, ahir zaman alametlerinin çoğalmaya başladığı zaman demektir. Bu alametler gittikçe çoğalacak, en son büyük alametler çıkacak, ondan sonra da artık kıyamet kopacaktır.




Herkes ameline göre haşrolur



Herkes ameline göre haşrolur

Sual:

Kıyamette insanlar haşrolurken herkes iyi kötü karışık mı olacak, yoksa iyiler ayrı mı olacak?

CEVAP

Kur’an-ı kerimde mealen(Hepiniz bölük bölük gelirsiniz) buyurulmaktadır. (Nebe 18)

Peygamber efendimize bu âyet-i kerimenin manası sorulmuş, O da uzun şekilde açıklamıştır. İnsanların yaptığı amellere göre çeşitli şekillerde haşrolunacağı bildirilmiştir. Hadis-i şerifin sonunda buyuruluyor ki: 



(Maymun suretinde olanlar koğuculuk edenlerdir. Hınzır şeklinde olanlar haram yiyenlerdir. Başı üstü sürünenler, riba
 yiyenlerdir. Körler, hüküm verirken haksızlık edenlerdir. Dilsiz ve sağır olanlar, amellerini beğenenlerdir. Dilleri göğüslerine sarkık olanlar, işleri sözlerine uymayan âlimlerdir. El ve ayakları kesik olanlar, komşularını incitenlerdir. Pis kokulu olarak gelenler, içki içen ve zina eden ve zekat vermeyenlerdir. Katrandan elbise giyenler, insanlara karşı büyüklenip kibirlenenlerdir. Allahü teâlâ hepsinden korusun!) [Tibyan]
Daha başka şekillerde de hesap yerine gidileceği bildirilmiştir. Burada bildirilenler, günah işleyip de tevbe etmeden ölenler içindir. Tevbe edenler veya sevabı günahından daha fazla olan kimseler o şekilde haşredilmezler.
Akıllı kimse, hiçbir günahı küçük görmemeli, hepsinden kaçmalıdır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalp Gözü Açmak İsteyenlere tavsiyeler - kalp gözünü açmak için dua ve zikirler

Aşağıdaki verilen tavsiyeler çok ağır olmakla birlikte süreyi kısaltmaya yöneliktir. Esma zikri yapanlar muhakkak Esmaül hüsnayı tamamen okumakla hergün dengeleme yapmaldır. Pek çok bereket ve feyz'e menba olan şu ayetler ayrıca kalb gözünü açmada tesirlidir. Necm Suresi Ayet 58 i  gunde 1153 defa okuyanin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Rahman diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Basit diyenin Kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Basir diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Nur diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Habir diyenin kulagi Ruhanilerin sesini duyar. Gunde 13.000 defa Ya Semi'u diyenin kulagi Ruhanilerin sesini duyar. Gunde 2207 defa Kaf suresi Ayet 22 i  okuyanin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 defa Ya Allamul Guyub diyenin Kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Ya Batin diyenin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 defa Ya Hayyu Ya kayyum diyenin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 Defa Besmele okuyanin kalp gozu acilir.

Ödemişli Merhum Ziya Sunguroglu’nun notları

HERŞEY RABITALIDIR Bu alemde mevcut olan bütün eşya her gün  razbıta  yapar. Mesela : Su,ateş,toprak ve eşcar gibi cümle mevcudat  rabıta  ile nurunu güneşten alır. Dünya güneşe rabıta yapar,güneş de Arş-ı A’la’ya . Arş-ı A’la da nurunu Cenab-ı Hakk’tan alır .  Eger dünya rabıta yapmamış olsa, içindekiler yaşayamaz.Çünkü nur olmayınca nebatat yetişmez ve agaçlar meyvedar olmaz .Ay ve semadaki diger yıldızlar dahi güneşe rabıta yaparak nuru ondan alırlar. Süleyman Hilmi Tunahan ( k.s.) Ödemişli Merhum Ziya Sunguroglu’nun notlarından. Bu yazıyı gönderen  Betül hoca ’ya teşekkür eder, sizlerinde dualarını bekleriz. . SİGORTA MESELESİ SİGORTA MESELESİ Bilcümle  menkul  ve  gayrimenkul  emvalin sigortası caizdir.Lakin hayat sigortası Hazreti Mevla’ya karşı yakışıksızlıktır.Hayatı sigorta etmek: ‘’  Ya Rabbi !  Ben senin verdigin bu hayatı satıyorum  ’’ manasına gelir. Süleyman Hilmi Tunahan ( k.s.) Ödemişli Merhum Ziya Sunguroglu’nun notlarından. ALİ İLİMLERİ SÜFLİYATA ALET ETMEK İmam-ı

kalp gözü nasil acilir

Aşağıdaki verilen tavsiyeler çok ağır olmakla birlikte süreyi kısaltmaya yöneliktir. Esma zikri yapanlar muhakkak Esmaül hüsnayı tamamen okumakla hergün dengeleme yapmaldır. Pek çok bereket ve feyz'e menba olan şu ayetler ayrıca kalb gözünü açmada tesirlidir. Necm Suresi Ayet 58 i  gunde 1153 defa okuyanin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Rahman diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Basit diyenin Kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Basir diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Nur diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Habir diyenin kulagi Ruhanilerin sesini duyar. Gunde 13.000 defa Ya Semi'u diyenin kulagi Ruhanilerin sesini duyar. Gunde 2207 defa Kaf suresi Ayet 22 i  okuyanin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 Subbuhun Kuddusun vel melaiketu ver ruh diyenin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 defa Ya Allamul Guyub diyenin Kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Ya Batin diyenin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 defa Ya Hayyu Ya kayyum diy