Ana içeriğe atla

MUHAMMED İHSAN OĞUZ [ K.S. ]

MUHAMMED  İHSAN  OĞUZ




(1887-1991)



19 Hazîran 1887 - 2 Ağustos 1991



Nakşbendî şeyhi, tasavvuf yazarı. Posta İdaresinde çalıştığı günlerde Millî Mücadele’ye önemli hizmetler yapmıştır. 1938’de memuriyetten emekli olarak sonraki  hayatını irşad çalışmaları ve eserler yazmakla geçirmiş; 104 yıllık uzunca bir  ömrü böylece tamamlamıştır.



27 Ramazan 1304 hicrî, 19 Hazîran 1887 mîlâdî târihinde Kastamonu'da dünyâya gelmiştir.
Babasının adı Atâullah, annesinin adı Hâcer'dir. İlk Mektep'ten sonra orta tahsilini Kastamonu Askerî Rüşdiyesi'nde ve yüksek tahsilini Ziyâiyye Medresesi'nde yapan Muhammed İhsan Beyefendi, büyük bir âlim ve müderris olan eniştesi ve hocası Ahmed Ziyâeddin Efendi'den de husûsî dersler almış; O'nun genç yaşta vefâtı üzerine tek başına ilmî çalışmalarına devam ederek kendisini yetiştirmiştir. Muhammed İhsan Bey, memuriyet hayâtına Posta ve Telgraf İdâresi'nde başlamış; bir ara Sultânî Mektebi'nde Kâtiplik, Askerî Rüşdiye'de Hüsn-i Hat (Güzel Yazı) ve Türkçe Öğretmenliği görevlerinde bulunmuştur. Posta ve Telgraf İdâresi'nde, Muhâbere Memurluğundan Başmüdürlüğe kadar çeşitli kademelerde görev yapmış; İstiklâl Harbi sırasında memleketimiz için değerli hizmetler îfâ etmiş; 1938 yılında emekliye ayrılarak ilmî çalışmalarına hız vermiştir.

Muhammed İhsan Beyefendi'nin tasavvuf hayâtı ise çok küçük yaşta başlamış, 7 yaşlarında iken Şeyh Muhammed Evliyâ Efendi'nin terbiyesine girmiştir. İnsân-ı Kâmil olma yolunda senelerce süren mânevî çalışma ve araştırmalardan sonra Harput'ta Seyyid Ahmed Çapakçûrî Hazretleri'ni mânen bularak kendisine intisâb etmiştir. Yazdığı dokuz mektupla ve rûhâniyyet yoluyla irşâd ettiği bu yüksek yaratılışlı talebesine hicrî 1340 ( milâdî 1921 ) yılında "İrşad İcâzesi" veren Seyyid Ahmed Hazretleri , aynı yıl (94 yaşlarında) ebedî âleme göçmüştür. Muhammed İhsan Beyefendi'nin tasavvufî hayâtı son nefesine kadar devam etmiş, çocukluğundan itibâren pek çok Allah Dostundan ve Peygamber (S.A.V.) Efendimiz'in rûhâniyyetinden feyz almış bütün ilim ve feyzini eserleri, sohbetleri ve mektuplarıyla zihinlere ve gönüllere aktarmıştır.
Bir asrı aşan hayatı "Hak ile hakîkatin bilinmesi, yaşanması ve anlatılması" uğrunda geçen Muhammed İhsan Oğuz Beyefendi, 2 Ağustos 1991 (21 Muharrem 1412) Cuma'yı 3 Ağustos Cumartesi'ye bağlayan gece saat 2.15'de aramızdan ayrılıp ebedî âleme intikal etmiş, hasret ve iştiyâkında olduğu Allah ve Resulü'ne kavuşmuştur.



M. Evliya Efendi’den ilk terbiyesini almakla beraber irşad icazetini Seyyid Ahmed Çapakçûrî’den almıştır(1921)  M. İhsan Oğuz'un ilk mürşidi olan Muhammed Evliya Efendi, 1902 yılında hacca gitmiş, hac farîzasını tamamlayamadan (Arafat’a çıkamadan) vefat ederek Cennetü’l Mu’allâ denilen kabristana Hz. Hatice türbesinin yakınına defnedilmiştir. Hayatta iken Hz. Hatice’yi çok andığı ve Mekke’den yazdığı mektuplara (yarım hacı) diye imza attığı belirtilmektedir ki, haccı tamamlayamayacağını bildiğine işarettir.



Basılmış bir çok kitabı vardır. 

TASAVVUF YOLUNDA MANEVİ CİHAD


Muhammed İhsan OĞUZ
Oğuz Yayınları




Muhammed İhsan Oğuz'un  tasavvuf yolunda mürşid arayışını ve Seyyid Ahmed Çapakçûrî'yi mânevi bir ikram ile nasıl bulduğunu, Seyyid Ahmed Çapakçûrî'nin kendisine yazdığı 9 mektubu, Aliyyü's-Sebtî Hazretleri ile Seyyid Ahmed Çapakçûrî Hazretleri'nin hayat hikâyelerini içeren bir eserdir.



Eserin orjinal adı Mücâhedât-ı Diniyyedir. Eserde M. İhsan Oğuz hazretlerinin mürşidiyle arasındaki karşılıklı yazmış olduğu 9 mektuba yer verilmiştir. M. İhsan OĞUZ  bu mektuplar vasıtasıyla mürşidiyle haberleşiyor ve icazet alıyor.



M. İhsan OĞUZ 1887 Kastamonu doğumludur. 7 yaşlarında iken Şeyh Muhammed Evliya hazretlerinin terbiyesine giriyor. Hazret çocukluktan bu yana ehlullaha muhabbeti ziyade olmuş biridir. Gençlik yıllarında (1905) birçok kimsenin tavsiyesiyle bir Nakşibendi şeyhine bağlanıyor. Uzun bir takım olaylardan sonra bu zatın gerçek bir mürşid olmadığı ortaya çıkıyor.



Tekrar bir mürşid-i kamil aramaya başlıyor. Bir müddet sonra Allah dostlarından bir zata intisab ediyor. Fakat bu mübarek zat bir kaç ay sonra vefat ediyor. 1917 yılında rebiülevvel ayının Pazartesi gecesi, özellikle efendimizin doğum gecesine rastlaması hasebiyle gusül abdesti alıyor, Allah’a dua ediyor. Kendisine Allah’ın lütfuyla mürşidi kamilin ismi ve cismi bildirilip gösteriliyor.



O gece mana aleminde havada ve boşlukta beyaz bir zemin üzerinde kalın ve siyah bir yazı ile Seyyid Ahmed Kürdi yazılı bir levha gösteriliyor. “Bu isim, mürşid ve insan-ı kamil ismidir” diye sesleniliyor.



Hazret iradesi dışında bütün alemlere hitaben “Ey insanlar! Kutuptaki manevi kuvvetin büyüklüğünü anlayınız ki, tabi olmak üzere kendisini 3-5 adım izlemek, tahammül edilemeyecek feyzlere manevi hallere erdiriyor” sözlerini söylüyor. “Meded ya Seyyid Ahmed Kürdi” diyerek uyanıyor. Bu halin feyizli tesiri aylarca sürüyor. Fakat bu zatın nerede olduğu bildirilmiyor. Tam bu sırada Irak taraflarındaki bir mürşidin durumunu sormak için abid ve fazıl bir şahsiyet olan Harput Ulu Cami imamına mektup yazıyor ve bu rüyasını da ekliyor. Cevapta Seyyit Ahmet Hz. lerini tanıdığını soyu sağlam seyyid bir zat olduğunu bildiriyor. Alim, fazıl, keramet sahibi fakir bir zat olduğunu söylüyor. Mektup Seyyid Ahmed el-Kürdi hazretlerine arzediliyor. Fakat O bu yolun büyüklerinin ruhaniyetlerinden emrolunmadıkça bir şey yapamayacaklarını söylüyor.

Bunun üzerinde uzun bir bekleyiş dönemi başlıyor. Hazrete yazdığı mektuptan tam bir yıl sonra aynı gün kendisine cevap gönderiyorlar. Evet tam 12 yıl süren Mürşid-i Kamil arayışı son buluyor. Bağlılık gerçekleştikten sonra ihtiyaç duyuldukça 3, 5, 6 ayda bir mektuplaşma yapılmış. Kendisi bu yazışmalara “9 mektupta irşad demektedir”.



SEYYİD AHMED ÇAPAKÇURÎ'den M. İHSAN OĞUZ'A GELEN MEKTUPLAR



1.MEKTUP



Kendilerine 50 istiğfar, bir dakika rabıta, 100 ile 300 kelime-i tevhid veriyorlar. Rüyada görmüş olduğun bir zatın kudsi nefesi, senin için yeterlidir. Başka yere ihtiyaç kalmadı buyuruluyor.




Zikri manasını düşünerek yapınız. Yoksa fayda elde edilmez. Mana aleminde görmüş olduğunuz zata rabıta edersiniz. Bu yolda ihlas şarttır.



2.MEKTUP



Özel olarak mübarek vakitlerde size dua ederim. Uzak mesafe olduğu için orada istekli olanlara izin verilmek üzere sana ruhsat verilmiştir. Azizim yaşım doksandır. Bu ana değin kimseyle kaynaşamadım. Her nasılsa kader rast getirdi, sizle kardeş olduk. Soyumuz Hüseyni, yolumuz Nakşi, Şeyhimiz, Aliyyü-s Sebtidir. Aliyyü-s Sebti Hazretleri ise Mevlana Halid’in terbiyesinde yetişmiştir. Gönül ehlinden, hatta peygamberlerden feyz almak 3 şeye bağlıdır. “Edeb, İhlas, Muhabbet” tir. Feyz almaya sebep birdir. O da şeyhe muhabbettir. Çünkü mürşidin kalbinden müridin gönlüne akan manevi bir nehir vardır. Bu manevi nehir sebebiyle müride mürşidin kalbinden devamlı bir feyz akımı olur. Nehrin genişliği, müriddeki muhabbetin çokluğuna veya azlığına göredir. Yoksa, yapılan zikrin çokluğundan değildir. Zira, bir damlada uçsuz bucaksız denizler, bir zerrede gözler kamaştıran güneşler meydana gelir.



3.MEKTUP



Kelime-i Tevhide devam edersin. Kelime-i Tevhidin manasını sürekli düşünmek zordur. Bazı zamanlarda kelime-i tevhidin tekrarında uzuvlarla kalbin birlikte harekete yönelmesi, kelime-i tevhidin manasını derinliğine düşünmekten dolayıdır ve ruh yolundan gelir. Bu durum insanı hızla yükseltir. Vücutta olan uzuv ve organların tamamı ruhun yönetimi altındadır. Ruh onları dinin emirlerine hizmetle yükümlü tutar. Her uzuv yaradılış amacına yönelince mürid şeyh vasıtasıyla Muhammediyyül Meşreb olur. Mürid önce mürşidinde fani olur. Sonra Efendimizde fani olur. Sonra Allah’ta fani olarak nefsani varlığından kurtulur. Mümkün olduğunca kalblerinizin boş manasız şeylerden temizlenmesine çalışınız. Fakat bu yavaş yavaş olmalıdır.



4.MEKTUP



Silsile büyükleri tarafından size manevi bilgi ve sevgi meydana geldi. İlhamlar üçtür. Birincisi vesvesedir ki, hal bakımından bu yolun yolcusunu şüphede bırakır. İkincisi meleklerin ilhamıdır. Bu cins ilhamlar şüpheyi giderir ve ilhamlar verir. Üçüncüsü doğrudan doğruya hakkın ilhamıdır. Bu tür ilhamlar cezbe verir. İcazet zamanı yakındır, vermek lazım gelir.



Ey aziz, bazısı icazet verilmeden önce bazısı icazet verildikten sonra derece kazanır. Çekilen Allah zikrinin sayısı sınırlı değildir. Çoğunda sınır yoktur. Bununla birlikte zaman dağdağalıdır. Meşguliyet çoktur. En azından yükümlü tutmak gerektir. Yoksa Allah zikrinin her latife için miktarı beşbindir. Fakat bu miktar zamanımıza yaramaz. Şeyh kuvvetli olursa bu yolda olana az zikir ile büyük derece aldırır. Uzak yakın birdir. Herkes müridini bilir.



Ey aziz, latifelerin tamamı kalb alemindedir ki, kalb hepsini kapsar. Zira kalp geniştir. Sonu yoktur. Gerek aşağı alem, gerek yukarı alem tamamıyla kalbdedir. Zikrin çoğunda sınır yoktur. Fakat gücünden fazla davranmayasın. Hafif hizmet daha iyidir. (Hazret her latife için 300 Allah zikri veriyor. Bu ise 1500 yapar. Bu en az olan rakamdır diyor.




Latifeler beştir: Kalb, ruh, sır, hafi, ahfa)



5.MEKTUP



Bundan böyle Nakşibendiyye yolunda yürümek ve bu yola girenleri bildiğin gibi yönlendirip ilerleterek maksadına erdirmek için zaten ve sıfaten Efendimiz (as) ve silsile büyüklerinin izni ile sana icazet verildi.



Zikirlerin her adedi başında “ilahi ente maksudi ve rızake matlubi” sözlerini içtenlikle söyler, zikre devam edersin. Allah kimseye gücünden fazla bir şey yüklemez.



6.MEKTUP



Ey aziz, sona kadar tasavvuf yolundaki say ve ilerlemeniz doğruca gerçekleşti. Bununla birlikte tehlikeden uzak oldunuz. Zira; mürşidin kuvveti bu yola gireni birden irşad edip sonuca ulaştırır. Çünkü Ümmü-l Kül validemiz (Hz. Hatice) bu yüce dinin temelidir. Sizi özel olarak kabul edip saadet fırkasına kaydetmiştir. Hz. Hatice ilk iman eden kadınlardandır. Onun için Haticetül Kübra adını almıştır. Bundan dolayı; bütün seyyidlerin, pirlerin, büyüklerin hatta herkesin büyük annesidir.



7.MEKTUP



Size her hususta ruhsat verilmiştir. Ayrıca icazet zamanıdır. İcazet için gerekli şartların çoğu yerine gelmiştir. Mesela, biri saadet defterine geçmektir ki, Hatice validemiz tarafından O’nun başkanlığı altında saadet ehli olanlar arasına alınarak müjdelendin. Bir de ruhlar alemi arz olunmuştur ki, orada saadet topluluğunu gördün, saadet defterindesin. Bununla birlikte, tarikat imamları da tasdik edip müjdelemişlerdir.



Ey kardeş, meşguliyetin kelime-i tevhiddir. Hak yolcusu için 3 konak vardır. Birinci konak fena (nefsani varlıktan geçmek), ikinci konak cezbe (manevi coşkunluk), üçüncü konak kabza (Allah’ın azameti karşısında kendinden geçme). Fena aleminin zikri kelime-i tevhid. Cezbe aleminin zikri Allah. Kabza alemine gelirse Hu zikrine devam eder.



Bu yolda icazet verildikten sonra kazandığını kendi azim ve iradenle kazanırsın. Kendini hangi alemde hissedersen zikri yaparsın. Tasavvuf yolunda olanların hareket ve davranışları, Hak Teala hazretlerinin hususi tasarruflarının eseridir.



Ey aziz, kelime-i tevhid zikri kalbe kuvvet verir. Allah ismi Ruha kuvvet verir. Hu ismi şerifi sırra kuvvet verir. Sırları çözmek kalb ile olur. Makamları yükselmek ruh ile olur. Hakkın huzuruna ermek sır ile olur.



Fena üç kısımdır. 1. Fiillerin fenası uygunsuz fiilleri bırakıp Hakkın rızasına uygun hareket etmektir. Sıfatların fenası ise herkesin bir sıfatı vardır bunlar: Efendi, ağa ve paşadır. Tasavvuf yolunda olan kişi bu gibi şöhretleri bırakır. Yalnız zat ismiyle baki kalırsa Hakk’ın sıfatıyla baki kalır. Yani kişi hiç olursa gönlünde ve iç aleminde Hakk’ın zatıyla baki kalır.



Seyyid Ahmed K. Hz’leri M. İhsan Oğuz Hz’lerine hatme-i haceganı tarif ediyor ve yazılı olarak icazetnamesini gönderiyor. (1921 senesi)



8.MEKTUB



Ey aziz devamlı huzur şarttırki bütün murakebelerin ve derecelerin neticesi, yükselişi ve inişi bundan dolayı meydana gelir. İhsan Oğuz Hz’leri Şeyhimin himmetiyle meleke kesbetme hasıl oldu, maddi meşgalelerin etkisi kalmadı buyuruyor.(Maddi meşgale Allah’ın bir kul üzerinde afetidir.)



9.MEKTUB



Bildiğin gibi fena üçdür. 1) Şeyhte fena 2) Peygamberde fena 3) Allahda fena




Yine bilesin ki bu fenalar Şeyhe fenanın sonucudur. Peygamber ve Allah sevgisinin yolu şeyhten geçer.



***



Allah’ın inayeti Efendimizin izni ve büyüklerin ruhsatı ile irşadla görevlendirildiğin için tam icazetnameyi gönderiyorum



2.BÖLÜM



Kitabın ikinci bölümünde Aliyyü’s-Sebti ve Seyyid Ahmet Kürdi Hz. anlatılıyor.



M. İhsan Oğuz Hz. Şeyh Ahmed Hazretleri için Kutbiyyet, Gavsiyye ve Ferdiyyeti temsil ettiğini söylüyor. Delil olarak da Kutbiyyet için aralarında geçen diyalogda 1. ve 3. mektuplarda Kutb’ül Aktabı olarak gösterilmesini tasdik buyurmuşlardır. Gavsiyetine delil, vefatına bir yıl kala mana aleminde M. İhsan Oğuz Hz. Ahmed Bedevi Hz. leri Harput'a Ahmet el-Kürdi’yi ziyarete geldiğini görmesi ve kendisine  “Gavs Seyyid Ahmet el-Kürdi Hz. lerini ziyarete geldim” şeklinde hitap etmesidir. M. İhsan Oğuz, Seyyid Ahmed'in ferdiyete dair bütün hususiyetleri de  taşıdığını söylüyor. Ferdiyet makamı sahipleri Kutbun tasarrufuna girmeyen velilerdir. Kutbun irşad ve hidayet ışığı güneş gibi herkesi kapsadığından özellikle bilip tanınmasına gerek yoktur. Kutbun kim olduğunu bilmek ve şahsını görmek herkes için mümkün değildir. Kutupluk mertebesini elde etmek başka, kutupluk görgü ve yetkisine sahip olmak; o makama atanmak başkadır. Fiilen kutupluk makam ve yetkisi elinde olan ve iki cihan tasarrufu bizzat kendisine verilmiş bulunan zat, bu özel ünvanın sahibidir. Yeryüzünde Allah’ın halifesi odur. Zamanın sultanı bu şahsiyettir. O’nun mübarek vücudu kainatın ruhu gibidir. Bilsin bilmesin yaratılmış her varlığın yöneliş ve bağlılığı onadır. Hakkın has nazarının aynası o zatın kalbidir.




Allah dostlarının isim ve özelliklerini anmanın “salih kulların anıldığı yere Allah’ın rahmeti iner” sözü gereğince ilahi lütuf ve rahmete feyz ve berekete vesile olacağından şüphe yoktur.



ŞEYH ALİYYÜ’S-SEBTİ



Halid-i Bağdadi Hz. lerinin halifelerindendir. Diyarbakır’da 1777 yılında dünyaya gelmiştir. Mevlana Halid Hz. leri Abdullah Dehlevi Hz. lerinin emri üzerine Aliyyü’s-SebtiHz. lerini bularak misafir olmuşlardır. Beraber Şam halkını irşada gitmişlerdir. Hazret 5 sene sonra Mevlana Halid Hz. lerinden icazet almışlardır. Mevlana Halid Hz. leri kendine hilafet vermek isteyince kabul etmemiş “ben size bunun için hizmet etmiyorum” demiştir. Hz. Halid “ömrüm az kaldı, bir Halid daha bulamazsın” buyurmuşlar ve emretmişlerdir. Vefatından sonra Palu’ya gitmelerini emir buyurmuşlardır. Mevlana Halid Hazretlerinin emri üzerine Palu’ya gelmiştir.  Kendileri üveysi olarak Abdullah Dehlevi Hz. lerinin terbiyesine mazhar olmuşlardır.



Şeyh Abdullah Dehlevi, Hz. Mevlana Halid Hz. lerini Şam halkının irşadı için görevlendirmiş ve "Diyarbakır’da Aliyyü’s-Sebti’yi bulur, Şam’a beraber gidersiniz" demiştir. Aliyyü’s-Sebti Hazretleri, Abdullah Dehlevi hazretlerinden uveysiyyet yönünden terbiye görmüştür. 5 yıl sonra icazetini alan Aliyyü’s-Sebti Mevlana Halid Hz. leri vefat edene kadar hizmet etmişlerdir. (Üveysiyyet: Ruhaniyyet yönünden terbiye olunmak demektir. Büyüklerin çoğu bu yolla terbiye görmüşlerdir. Üveysiyyet yoluyla terbiye olunanların, kendisini terbiye eden mürşidi görmesine gerek yoktur. Bu yolla kemale ulaşanlar çok yüksek kabiliyet sahibi olanlardır. Bütün büyükler bu yolla terbiye olmayı önemli bir husus saymışlardır. Nitekim Üveys-i Karani Hz. Efendimizin ruhaniyetinden bu yolla terbiye görmüşlerdir. Aliyyü’s-Sebti hicri 1287 yılında vefat etmiş olup kabri Elazığ'ın Palu ilçesindedir.



SEYYİD AHMED ÇapakçurÎ :



1246 yılında Bitlisin Çapakçur ilçesine bağlı Kürd köyünde doğmuştur. Aslen Bağdatlı ve Hz. Hüseyin evladı bir seyyid olup Kürt değildir. 10-12 yaşlarında iken dağlarda koyun otlatırken bir zata rastlıyor. Kendilerinin halini soruyor. Biraz sohbet ediyorlar. Kendisinin her halinden haberdar olduğunu anlıyor. O zaman ancak fatihayı okuyabiliyormuş. İlim öğrenmeye çok arzulu imiş. O zat bu arzusunu anlayınca hemen ağzına üfürüyor. O anda her ilime sahip oluyor. O zat Hızır aleyhisselamdır.  Babası aldığı manevi emir üzerine 12 yaşındaki oğlu Ahmed'i  Aliyyü’s-Sebti'ye teslim eder. Aliyyü’s-Sebti’nin evinde kalıp özel bir  terbiye görmüş ve hilafet almıştır. Eğtiminden sonra aldığı manevi emirlerle değişik yerlerde irşadda bulunmuştur. Fakirane bir hayat yaşamış; birçok Allah dostu gibi kendisini gizlemiştir. Eserde kendilerinin 25 kadar kerameti naklediliyor. 1921 yılındaki vefatı sırasında Efendimiz (as)’den kendisine kadar gelen bütün Nakşbendi silsilesi zevatının ruhaniyetlerinin müşahede edildiği rivayet edilmiştir.



Muhammed İhsan Oğuz'un dİğer kİtapları:

Kur'an Virdi
Küçük boy ve normal kitap boyu olmak üzere iki ebadda basılan ve 40 sayfadan oluşan Kur'an Virdi; "Fatiha" ile başlayıp "Âyetü'I Kürsî, Âmenerrasülü, Kulilâhümme mâlikeimülk, Yâsîn, Lev enzelnâ, Esmâü'I Hüsnâ, Kâfirûn, İhlâs, Felak ve Nâs" süre ve âyetlerinden sonra yine Fâtiha sûresi ile son bulmaktadır. Kitapta, Arapça hattın yanısıra âyet ve sûrelerle Esmâü'I Hüsnâ'nın Türkçe okunuş ve anlamları da yer almaktadır.

Ârifler Silsilesi
Muhammed İhsan Oğuz'un mensûbu bulunduğu Sıddîkıyye ve Nakşibendiyye yolunun esaslarını, Cenâb-ı Peygamber'den Sıddîk-ı Ekber (Hz. Ebû Bekir) vâsıtasıyla kendilerine kadar gelen ve 33 zâttan oluşan silsile büyüklerinin hayat ve kemâlâtını anlatan, 4 cildlik bir eserdir.



Mektuplar
Muhammed İhsan Oğuz tarafından mânevî talebelerine ve bâzı ilim ehline yazılan, herbiri ayrı bir eser ve mânevî irşad niteliğindeki mektuplardan oluşan iki cildlik bir eserdir.

Yûnus Emre
Büyük Allah Dostu Yûnus Emre'nin tasavvufî hayâtı ile coşkulu hâl ve sözlerini; bağlı bulunduğu silsilede yer alan Hacı Bektâş-ı Velî'nin tasavvufî kişiliğini ve Bektâşîliğin nasıl bozulduğunu anlatan bir eserdir.



Şa'bân-ı Velî ve Mustafa Çerkeşî
Halvetîlik Yolu ve Halvetî pirleri Şeyh Şa'bân-ı Velî ve
Pîr-i Sânî-i Şabanî Mustafa Çerkeşî Hazretleri'nin hayatlarını, kerâmet ve kemâlâtlarını anlatan bir eserdir.




12 Büyük Velî
12 Büyük Tarîkat Pîri'nin kısa hayat hikâyeleri ile soy ve tarîkat silsilelerini konu alan; Allah dostlarının hâl ve kemâllerinden örnekler sunarak onların eriştikleri mânâ zenginliğinin zevk ve feyzini taddıran, Allah ve Peygamber sevgisinin ne olduğunu anlatan bir eserdir.

21 Soruda Tasavvufî Gerçekler
Çok önemli ilmî ve tasavvufî meselelere değinerek bunları değişik ve doyurucu bir üslûpla açıklayan; İslâm'ın büyüklüğünü, Allah ve Rasûlü'nün yüceliğini, insanın değerini ortaya koyan, her yönüyle nasıl gerçek bir insan olunacağını göstererek hak ve hakîkat arayan gönüllere ışık tutan bir eserdir.



Vahdet-i Vücûd
Üzerinde çok konuşulan ve tasavvufun en önemli meselesini oluşturan Vahdet-i Vücûd konusunu doğru ve yanlışlarıyla en gerçekçi biçimde açıklayan; ehilleriyle taklitçileri arasındaki farkı ortaya koyan; Vahdet-i Vücûd anlayışının İslâm tasavvufundaki yerini, tasavvuf yolunun insana kazan- dırdığı niteliklerle bu yolun makam ve mertebelerini, hâl ve özelliklerini akıl ve vicdanları tatmin edici bir tarzda anlatan bir eserdir.




İslâm'ın Özü
"1 - İslâm'ın Özü : Lâ ilâhe Illâllâh Muhammedün Rasûlullâh, 2 - Esmâü'I-Hüsnâ Şerhi, 3 - Peygamber Efendimiz'in Fizikî ve Ahlâkî Özellikleri, 4 - Yüce Dînimiz İslâm, 5 - Anne ve Baba Hakkı, 6 - Ellidört Farz" isimli eserlerden oluşan çok faydalı bir kitaptır.

İslâm Îlmihâli
Bir müslümanın bilmesi gereken Îman ve İslâm esasları ile ihlâs ve ahlâkın önemini, ibâdetlerin nasıl yerine getirileceğini, bunlara ilişkin çeşitli meselelerle hikmet ve özellikleri anlatan bir eserdir.

Dünya ve Âhiret Hayatı
Dünyâ hayâtının ne olduğunu, nasıl değerlendirilmesi gerektiğini; âhirette nasıl bir hayat yaşanacağını, cennetin ve nîmetlerinin güzelliklerini, cennette Allâh'ın nasıl görüleceğini ve bu görmenin meydana getireceği saâdetleri anlatan bir eserdir.

İslâm'da Mübarek Günler ve Geceler
Peygamber Efendimiz'in eşsiz kemâlâtını; üç aylarla bu aylarda bulunan mübârek gecelerin ve cumâ gününün fazîletlerini; Kâbe'nin Hazret-i İbrâhim ve İsmâil Aleyhisselâm tarafından Allâh'ın emri üzere inşâ edilişini, kurban olayı ile bu olayın hikmetini açıkla an bir eserdir.
İslâm'da Kazâ ve Kader
Zihinleri fazlaca meşgul eden ve genellikle yanlış düşünce ve davranışlara neden olan "Kazâ ve Kader" konusu ile İslâm âlimlerinin bu konuya ilişkin görüş ve düşüncelerini Kitâb ve Sünnet delilleri ışığında inceleyerek insan irâdesinin değer ve önemini ortaya koyan ve okuyanlara sorumluluk bilinci aşlayan bir eserdir.
7 Önemli Konu
"İslâm'ın temel kaynağı olan Allâh'ın Kitâbı ile Peygamber Aleyhisselâm'ın Sünneti'nin nasıl anlaşılması gerektiği, Kitâb ve Sünneti anlayıp uygulamakta iki önemli delil olan İcmâ ve Kıyâs'ın ne anlama geldiği, İslâm tasavvufundaki Vahdet-i Vücud meselesinin nereden kaynaklandığı, insanlar için Peygamber gönderilmesinin neden gerekli olduğu, kazâ ve kader inancı ile insan irâdesinin özgürlüğü" konularında kısa ve doyurucu bilgiler veren bir eserdir.
Sorular ve Cevaplar
" 1-Şüphelerin Giderilmesine, Kalbin Huzûra Ermesine İlişkin Beş Soru - Beş Cevap,
2 - Sorular ve Cevaplar,
3 - Şaşırmışların Kurtuluşu,
4 - İnsandaki Cüz'î İrâde"isimli eserlerden oluşan ve özellikle gençlerin zihnine ta- kılan soruları cevaplandıran bir kitaptır.



Şerîat ve Tarîkat Kavramları Zikir ve Tasavvuf Yolları

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalp Gözü Açmak İsteyenlere tavsiyeler - kalp gözünü açmak için dua ve zikirler

Aşağıdaki verilen tavsiyeler çok ağır olmakla birlikte süreyi kısaltmaya yöneliktir. Esma zikri yapanlar muhakkak Esmaül hüsnayı tamamen okumakla hergün dengeleme yapmaldır. Pek çok bereket ve feyz'e menba olan şu ayetler ayrıca kalb gözünü açmada tesirlidir. Necm Suresi Ayet 58 i  gunde 1153 defa okuyanin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Rahman diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Basit diyenin Kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Basir diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Nur diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Habir diyenin kulagi Ruhanilerin sesini duyar. Gunde 13.000 defa Ya Semi'u diyenin kulagi Ruhanilerin sesini duyar. Gunde 2207 defa Kaf suresi Ayet 22 i  okuyanin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 defa Ya Allamul Guyub diyenin Kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Ya Batin diyenin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 defa Ya Hayyu Ya kayyum diyenin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 Defa Besmele okuyanin kalp gozu acilir.

Ödemişli Merhum Ziya Sunguroglu’nun notları

HERŞEY RABITALIDIR Bu alemde mevcut olan bütün eşya her gün  razbıta  yapar. Mesela : Su,ateş,toprak ve eşcar gibi cümle mevcudat  rabıta  ile nurunu güneşten alır. Dünya güneşe rabıta yapar,güneş de Arş-ı A’la’ya . Arş-ı A’la da nurunu Cenab-ı Hakk’tan alır .  Eger dünya rabıta yapmamış olsa, içindekiler yaşayamaz.Çünkü nur olmayınca nebatat yetişmez ve agaçlar meyvedar olmaz .Ay ve semadaki diger yıldızlar dahi güneşe rabıta yaparak nuru ondan alırlar. Süleyman Hilmi Tunahan ( k.s.) Ödemişli Merhum Ziya Sunguroglu’nun notlarından. Bu yazıyı gönderen  Betül hoca ’ya teşekkür eder, sizlerinde dualarını bekleriz. . SİGORTA MESELESİ SİGORTA MESELESİ Bilcümle  menkul  ve  gayrimenkul  emvalin sigortası caizdir.Lakin hayat sigortası Hazreti Mevla’ya karşı yakışıksızlıktır.Hayatı sigorta etmek: ‘’  Ya Rabbi !  Ben senin verdigin bu hayatı satıyorum  ’’ manasına gelir. Süleyman Hilmi Tunahan ( k.s.) Ödemişli Merhum Ziya Sunguroglu’nun notlarından. ALİ İLİMLERİ SÜFLİYATA ALET ETMEK İmam-ı

kalp gözü nasil acilir

Aşağıdaki verilen tavsiyeler çok ağır olmakla birlikte süreyi kısaltmaya yöneliktir. Esma zikri yapanlar muhakkak Esmaül hüsnayı tamamen okumakla hergün dengeleme yapmaldır. Pek çok bereket ve feyz'e menba olan şu ayetler ayrıca kalb gözünü açmada tesirlidir. Necm Suresi Ayet 58 i  gunde 1153 defa okuyanin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Rahman diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Basit diyenin Kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Basir diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Nur diyenin kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Defa Ya Habir diyenin kulagi Ruhanilerin sesini duyar. Gunde 13.000 defa Ya Semi'u diyenin kulagi Ruhanilerin sesini duyar. Gunde 2207 defa Kaf suresi Ayet 22 i  okuyanin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 Subbuhun Kuddusun vel melaiketu ver ruh diyenin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 defa Ya Allamul Guyub diyenin Kalp gozu acilir. Gunde 13.000 Ya Batin diyenin kalp gozu acilir. Gunde 7.000 defa Ya Hayyu Ya kayyum diy