İslam dininde kader
İslam dininde,
kader, ezelden ebede kadar hayır ve şer (iyi ve kötü) meydana gelecek
bütün hadiselerin (olaylar) Allah katında malum olmasıdır.
Ehli Sünnet itikadına göre kadere inanmak imanın şartlarındandır ve
amentünün bir parçasıdır. Buna göre İslam anlayışındaki kadere inanmayan kişi İslam'dan çıkmış olur.
Musevilikte kader
Musevilik
dininde kader inancı diğer dinlere göre bir parça değişiklik gösterir,
Museviliğe göre bir insanın kaderi, tüm hayatı boyunca baştan yazılmaz
ve bir yıl önceki hâl ve hareketlerine göre yıllık olarak yazılır. Bir
yıl boyunca iyi ve hayırlı işler işleyen kişilerin kaderi bir yıl
sonrası için iyi yazılır.
Bir Musevi, Musevi Yılbaşısı olan
Roşaşana ile
Yom Kipur arasındaki 10 gün boyunca bir vicdan muhasebesi yapar ki buna
İbranice teşuva adı verilir teşuva İbranice'de
geriye dönme
anlamına gelir. On gün boyunca, o yıl içinde yapılan tüm hatalı
davranışlar gözden geçirilir insanlara karşı yapılan haksızlıklar için
Tanrı'dan af dilemek yetmez, o insanlardan da özür dilenmeli ve
helalleşilmelidir Tanrı'ya karşı işlenen suçlar içinse tövbe edilir.
9. günün akşamı güneş batmadan bir saat önce Yom Kipur orucuna
başlanır. 26 saat aralıksız sürecek olan oruç boyunca çeşitli tövbe
duaları edilir. 26. saatin sonunda, orucun bittiğini belirten
Şofar (boru) çaldığında, Tanrı'nın gelecek için insanların yeni kaderderlerini yazdığına inanılır.
Mistisizmde Kader
Kader; yanlış bilinen ve bilindiği şekliyle de insan hayatını
belirleyen kavramların başında gelmektedir. Kader ilahî takdir
anlamında, manasında kullanılsa da aslında bu, kaza kavramının
karşılığıdır. Kader; önceden bilmek manasında, insanın ancak sınırlı bir
alanda kazanabileceği ve buradaki kullanımıyla bir zamanüstü niteliğe
sahip Tanrı niteliğidir. Kader; olacakları bilmek, kaza ise takdir
etmektir. İnsan; şartlarla çevrili ve şartlarla beraber günlük hayatını
yaşarken ve geleceğini de yönlendirme gayreti içindeyken, kaza kavramı,
insan hayatındaki önemi, inansın ya da inanmasın, hayatı biçimlendiren,
tartışmasız bir noktadadır. Bu kavram öyle bir şeydir ki, yok denilirse
olduğu ve var denilirse, yokluğu dile gelir. Bu kavram kendisini ne tam
serbestlikte ne tam bağlılıkta gösterir. "Şu olay kaderdir" dediğimizde,
alttan alta öyle olmadığını da hissedebiliriz. Hayatın hem insana hem
de yaratıcısına açık bir oluşumlar dünyası olduğu ve yer yer kiminde
ilahî izlerin, kiminde de kendi ayak izlerimizin bulunduğu kabul
edilirse, hem beşerî sorumluluk-sorumsuzluk dengesi sağlanabilir hem de
iki aşırı ucun sorumsuzluğundan kurtulunabilir.
Türk halk kültüründe "Alınyazısı"
“Yazgı” olarak da söylenir. Yeryüzündeki pek çok toplumda
insanın yaşayacaklarının önceden Tanrısal bir güç tarafından
belirlendiği ve bazı kültürlerde ise bunun bir yere yazılmış olduğu
inancı bulunur. Türk kültüründe ise bu yazının insanın alnında olduğu
düşünülürdü. Kader anlayışı pek çok inançta mevcut olup insanın başına
geleceklerin büyük bir kısmının kendi elinde olmadığı inancına dayanır.
Sözcük; "yazı" kelimesiyle ve "yazmak" fiiliyle aynı kökten gelir.
[1]
Kaynakça
Yorumlar
Yorum Gönder