Mürşid-i Kamil Nasıl Tayin Ediliyor?
Gavs-ı Bilvânisî Hazretlerinin Siirt’te Şeyh Salah adında bir müridi vardı. Salih bir zat idi. Babaları, dedeleri de çok meşhurdu. Tanıyanlar bilir; çok temiz biriydi, büyüğümüzle muhabbeti çoktu, ehl-i aşk bir zattı, çok güzel kasideler söylerdi. Bir gün bu zat Gavs-ı Bilvânisî Hazretlerine sordu:
- “Kurban,” dedi. “Sen gidersen bizim halimiz ne olur?” Gavs- Bilvânisî Hazretleri:
- “Bir şey olmaz, biz gidersek bizim yerimize Muhammed Raşid gelir. İrşad daha fazla olur o zaman. Ondan sonra da Seyyid Abdülbaki gelir. Onun zamanına yetişen irşadın ne olduğunu o zaman daha iyi görecek!”
Allah’a hamd olsun; bu büyükler hiç eksik olmadı ve olmayacak inşallah…
Seyda Muhammed Raşid Hazretleri yeni irşada başladığı zaman, Menzil’de bir sofiyle oturmuş sohbet ediyorduk, sofi dedi ki:
- “Ben bu gece bir rüya gördüm.”
- “Hayırdır inşallah,” dedim.
- “Rüyamda Gavs-ı Bilvânisî Hazretleri vardı, onun yanında Seyda Hazretleri bulunuyordu. Onun da yanında Seyyid Abdülbaki Hazretleri (k.s) duruyor… Üçü yan yanaydı. Gavs-ı Bilvânisî Hazretlerinin üzerinde ise bir entari vardı,” dedi.
Gavs-ı Bilvânisî Hazretleri çubuklu entari giyerdi. Yukarıdan aşağıya çubuklu; şimdi Seyda Hazretlerinin üzerinde de var. Çubukları üç parmak kalınlığındadır. Şah-ı Hazne Hazretleri de böyle giyermiş…
Sofi anlatmaya devam ediyor:
- “Gavs-ı Bilvânisî Hazretlerinin de üzerinde o çubuklu entariden var. Başında sarığı, bizim her zamanki gördüğümüz hali ile rüyada öyle görüyorum. Seyda Hazretleri de yanında duruyor. Seyda Hazretlerinin üzerinde ise hani paşaların süsleri vardır; sırmalı yakaları olur, aynen onun gibi, gömleğinin her tarafı, yakası omuzları işlemeli bir giysisi var. Üzerindeki işaretleri ise anlayamıyorum. Seyyid Abdülbâki Hazretlerinin de elbisesinin her tarafında o işaretlerden var. Bazı işaretler, Seyda Hazretlerinin sadece yakasında ve omuz başlarında bulunuyor. Seyyid Abdülbâki Hazretlerinin elbisesinde daha çok var… Herhalde dedim, bunlar onların irşadlarının çokluğuyla orantılı galiba,” dedim.
Tabii ki biz o gün bu kardeşimin anlattığı rüyayı anlayamadık. Şimdi daha iyi anlayabiliyoruz. Hamdolsun, Gavs-ı Bilvânisî Hazretleri zamanında İstanbul’daki sofilerin sayısı parmakla sayabilecek kadar azdı. Seyda Hazretlerinin zamanına geçince sofiler artık sayılamaz oldu. Şimdi de daha da arttığına göre, rüyanın hikmeti daha iyi anlaşılıyor. Bu Allah Teâlâ’nın bir lutfu ve keremidir.
Kardeşler!
Biz evliyayı kelimenin tam anlamıyla tanıyamayız. Evliyayı ancak evliya olan bilir, tanır. Gavs-ı Bilvânisî Hazretleri bize öyle anlatmıştı sohbetinde bir gün..
-”Bir kimse, günde en fazla yetmiş defa, en az yirmi beş defa Resûlullah Efendimiz’i (s.a.v) görüp de ondan aldığı emre göre hareket etmezse; o insan kimseyi irşad etmeye kalkışmasın. Mürşidlik yapmasın. Çıksın dağ başında eşkıyalık yapsın. O zaman müslümanlara daha az zarar vermiş olur!”
İşte mürşid-i kâmilin bu hale geldiğini de ancak kâmil olan bir mürşid bilebilir. Seyda Muhammed Râşid Hazretleri iyice yetişmemiş olsaydı ona Gavs-ı Bilvânisî Hazretleri “halifelik” vermezdi.
Seyda Hazretlerine halifelik verdiği zaman, ağabeyi Seyda Muhammed Nurâni Hazretleri de tasavvuf ve irşad derslerini tamamlamış bulunuyordu. Seyda Muhammed Raşid Hazretleri halifelik aldığı gün biz Kasrik köyündeydik. Ziyarete gitmiştik. O hafta orada kaldık.
Seyda Hazretleri ise sâdât-ı kiram efendilerimizin yaz mevsiminde gittikleri Gadir köyünde bulunuyordu. Ona haber göndermişler. Kasrik’e geldi. Gavs-ı Bilvânisî Hazretleri kendisine “irşad” için talimat verecekti.
Biz bunu sonradan öğrendik. Daha o zaman Seyda Hazretleri sakal bırakmamıştı. Ona halifelik emri geldi. Hatta bu sakal konusunda bizim aramızda özel bir hal de oldu; onu da anlatayım.
O zaman fırıncı vardı. Ben fırıncının yanında idim. Aklıma bir muziplik geldi; biliyorsunuz şeytan insanı boş bırakmıyor! Seyda Hazretlerine demek istiyorum ki, dedim fırıncıya,
-”Rüyamda senin sakal bıraktığını gördüm!”
Meğer rüya görmeden gördüm demek çok büyük günahmış! Tabii onu da sonradan öğrendim. Ama iş işten geçmişti. Seyda Hazretlerini görünce ona,
-”Rüyamda senin sakal bıraktığını gördüm,” dedim. Mübarek ne desin?
-”Senin rüyan doğrudur, ben de bir rüya gördüm, dedi. Artık sakal bırakacağım!”
Diyemiyorum ki, benim rüyam yalan, yok öyle bir şey! Şaşırdım kaldım.
Neyse Gavs-ı Bilvânisî Hazretleri, Seyda Hazretlerini odasına çağırmış. Seyyid Abdülbâki Hazretleri de o zaman Gavs-ı Bilvânisî Hazretlerinin yanında duruyor.. Gavs-ı Bilvânisî Hazretleri, Seyda Hazretlerinde bulunan bir kitabı istiyor: sâdât-ı kiram efendilerimizden Şeyh Fethullah Verkânisî Hazretlerinin Adab-ı Fethullah adlı eseri. Eser Arapça.
Bu eseri, kütüphanesinden Seyda Hazretlerine buldurdu. Seyda Hazretleri,
-”Âdâb-ı Fethullah adlı eseri, Gavs-ı Bilvânisî Hazretlerinin önüne koyduk,” diyor.
Gavsımız onu önüne oturtmuş, talimat verecek; Seyda Hazretleri anlıyor ki, kendisine “halifelik” verilecektir:
-”Kurban,” diyor. “Bu vazifeyi ağabeyime ver.” Seyda Hazretleri diyor ki:
-”O zaman Gavs Hazretlerinin yüzünün rengi değişti, kızar gibi oldu ve,”
-”Muhammed Râşid! Sen bu işe karışma, dedi. Bu iş, senin işin değil! Bu, bizim de elimizde değil. Biz kimseye kendi isteğimizle bir yetki vermiyoruz. Bize ne emredilirse, vazife kime verilirse, onu sahibine veriyoruz, dedi.
Gavs-ı Bilvânisî Hazretleri bu şekilde söyleyince, Seyda Hazretleri bir şey diyemedi. Sonra da talimat aldı, “halife” oldu.
Mürşid-i Kamil Nasıl Tayin Ediliyor
Kardeşler!
Emir gelmeyince mübarekler kendiliğinden bir iş yapmıyor. Emir nereden geliyor? Yüksek yerden geliyor; Peygamber Efendimiz’den (s.a.v) geliyor.
Seyda Muhammed Râşid Hazretleri de aynı öyle yapıyordu. Seyda Hazretlerinin halifelerinden biri Van’daki Molla Ahmet Hazretleridir. Bizzat kendisinden işittim:
-”Seyda Hazretleri işaret almayınca hiç kimseye halifelik vermedi,” dedi. Bizimki de aynı öyle oldu, dedi.
Gavs-ı Bilvânisî Hazretleri (k.s) “Bu kapıdan yedi tane gavs gelecek!” buyurdu. Hamd olsun üçünü gördük; Seyda Hazretleri de (k.s) aynı zamanda müceddid idi. Müceddid ne demek? Dini yenileyen, tasavvufa dair hususlarda içtihat sahibi zat demek.
Kardeşler!
İnsanları irşad etme görevi, tam manasıyla yetişmeden kimseye verilmiyor. Manen yetişmiş olan, ilimde ve irfanda kendini ispatlamış olana veriliyor.
Onun için kâmil bir mürşid “hadi sen de git irşada başla” diyemiyor; emir gelirse işte o zaman cümle âleme bu irşad menfaat oluyor. Emirle tayin olursa menfaat oluyor âleme, emirle tayin olmazsa, adı sönük kalıyor.
Onun için iyi bilmeliyiz ki sâdât-ı kiram efendilerimiz, gerçekte Rabbü’l-âlemin’in emriyle ve Resûlullah Efendimiz’in (s.a.v) muradıyla tayin edilmiş manevi sultanlardır, manevi memurlardır.
Allah Teâlâ, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) ümmetine yardım etmek için, bu dini mübini onlar vesilesi ile insanlara tanıtıyor. İşte bunun için de kâmil mürşidlere gidenler kâr elde ediyor, hali ıslah oluyor. Başka söze ne gerek var. Şimdi Gavs-ı Bilvânisî Hazretlerinin, “Bu kapıdan yedi tane gavs gelecek!” bu sözünü biz işitince,
-”Artık bu kapıdan bu manevi nisbet gitmez,” dedik. İşte o günlerde…
Bir gün hatmedeyiz…
Ben de o gün pencerenin yakınına oturmuşum. Önümde de yeni tövbe etmiş biri var. Genç biri…
Cezbeye tutuldu:
- Gavs! Gavs! Gavs! Bağırıyordu.
O gün bu ilk defa oluyordu. Ben de,
- Acaba bu gavs hangisi, diye düşündüm.
Gavs-ı Bilvânisî Seyyid Abdülhakim Hazretleri mi yoksa Seyyid Abdülbâki Hazretleri mi diye. Çünkü o güne kadar biz “Gavs” denilince hep Seyyid Abdülhakim Hazretlerini biliyorduk. O gün hatmede iken yeni tövbe etmiş genç bu defa;
-”Gavs Abdülbâki! Gavs Abdülbâki! Gavs Abdülbâki” demeye başladı.
O an tereddütlerim gitti; o gence özel olarak “Gavs Abdülbâki” diye söylettiler de bu şüphemizden kurtulmuş olduk hamdolsun. Gavs-ı Bilvânisi Hazretleri zamanında cezbelenen sofiler çok olurdu; onun manevi silsiledeki bir sıfatı da “Sultânü’l-câzibîn (cezbe sahiplerinin sultanı)” idi.
Rabbim, bizi bu kapıdan, sâdât-ı kiramdan ayırmasın. Âmin.
Yorumlar
Yorum Gönder